Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında eli sopalı bir kişi tarafından öldürüldü. Sabahattin Ali'nin katledilişinin 74. yıl dönümünde, yazarımız Yıldıray Oğur'un 27 Şubat 2021'de Serbestiyet'te yayımlanan yazısına bir kez daha yer veriyoruz.
Baskı ve ayrımcılık gibi dinamikler Kürtlerin kimlik bilincini bileyleyip onları daha milliyetçileştirirken, göç ve eğitim gibi diğer bazı dinamikler de Kürtleri daha Türkiyeli yapıyor. Kürtler Türkiye’de, ama kimlikleri ve hakları teminat altına alınmış eşit bir vatandaş olarak yaşamayı istiyorlar.
Bir Yahudi’nin, paranoid-şizoid gücünü kullanarak efelenmesi, “Ben Türk’üm, var mı bana yan bakan?” diye ortalıkta dolanması açık ki Hıncal Bey’i (Uluç) sevindirecek, ama Yusuf Bey’i (Kaplan) üzecektir. Ben ise sadece birini değil, ikisini birden üzmek isterim. Ne yapmalı? Bilemiyorum ki.
Kim kendi hatalarından ya da başkasınınkilerden ders çıkarabilmiştir ki? Kendi hayatınızı gözünüzün önüne getirin! Aynı hatayı tekrar tekrar yaparız. Başkalarının başına gelenleri bildiğimiz halde biz yine de aynı hatayı işler dururuz. Akıllı kişi bininci nasihatin bitmesini beklemeden kendini düzelten kişidir deriz ama öyle akıllı bir kişi vaki midir? O halde tarih neden ders almak için malzeme yapılır?
Her yanından sular fışkıran köyün adı şimdi olmuş Kırkpınar. Mıgırdıç, Anadolulu. Bu toprakların acıları içinde yetişmiş, önemli bir yazar. Güçlü kalemi olan bir aydın. Onun öyküleri, denemeleri, yazıları, bir toplumun, yaşadığımız toprakların görmediğimiz, göremediğimiz gerçekleriyle bizi yüzleştiriyor. O Anadolu’nun sıradan insanlarını anlatırken, Diyarbakır Suriçi’ndeki yandaki Yahudi mahallesini öğrenirken, bir yakın tarih okuması yapıyoruz.