Solun küçük şiddeti, devletin büyük şiddeti. Solun küçük şiddet fetişizmi; devletin büyük ve gerçek, zalim, ezici ve kahredici şiddeti. Fark ne olursa olsun. Günlerdir düşünüyorum, 12 Mart ve 12 Eylül işkencecilerinin önünü açan, işlerini kolaylaştıran, kendilerini kahraman gibi görmelerini sağlayan hayalleri, ortamı, koşul ve süreçleri.
Hindistan ve Türkiye'nin çok ortak noktası var. Ancak en başta geleni liderlerinin özellikleri. Modi'nin tartışmalı bir ülkede bir Hindu tapınağının temel taşını döşerken söylediklerini hatırlayın: "Yüzyılların bekleyişi sona erdi." Şimdi de Erdoğan'ın Ayasofya'da ilk Cuma namazında söylediği sözü hatırlayın: "Gençliğimizin en büyük hayali buydu ve bu gerçekleşti." Bunu düşünün…
Kendini Türk olarak görüp aşırı milliyetçi veya ırkçı bir zeminde hareket eden bu kesimlerin, Kürt dili ve TRTKURDÎ karşıtlığını anlamak çok zor değildir. Peki, Kürt olup, üstelik Kürtler adına siyaset yapan kimi kesimlerin TRTKURDÎ düşmanlığını nasıl yorumlamalıyız?
Olivier Roy’un Kayıp Şark’ın Peşinde’si çok şey öğrendiğim bir kitap. Yalnızca Afganistan’a dair değil aynı zamanda bir saha uzmanı olmanın nasıl olduğunu, sahada çalışmanın ne demek olduğunu öğrendiğim, bana göre denenmiş derslerle yüklü bir metin.
Türkiye seçimlere hazırlanıyor. Ülke ciddi bir siyaset krizinde. Ekonomi zorlanıyor. Toplumun geleceğe ilişkin endişeleri artıyor. Meselenin yalnızca bunlarla sınırlı olmadığını görebiliyoruz. Meclis'imiz yaşlı ve erkek. Yüzde 83’ü erkek olan TBMM’nin yaş ortalaması 50. Türkiye’nin yaş ortalaması ise 31. Siyaset yorgun. Ülkemiz nüfusunun yarısı kadın, büyük çoğunluğu genç.