Cemaat diyasporası içinde bugünlerde fırtınalar kopuyor. Çünkü eski Zaman gazetesi muhabiri, “Erdoğan’a soru soran gazeteci” Ahmet Dönmez aylar önce başladığı “Cemaat içeriden adım adım 15 Temmuz’a nasıl sürüklendi” yazı dizisinin sonlarına yaklaşıyor. Dönmez, dizinin son yazısında ‘mahrem hizmetler’deki “hazır fırsat çıkmışken bütün ‘menfi’leri temizleyelim”ci ekibin Ergenekon ve Balyoz davalarını nasıl murdar ettiğini anlatıyor.
Mustafa Kemal’in adı ile bütünleşmesi Kemalizm’i bir ideoloji olarak irdelemeyi ve bu arada başarılı olup olmadığını saptamayı zorlaştırıyor. Üstelik ilave bir unsur var: Tek parti dönemi ve sonrasındaki vesayet düzeni Kemalizm’i ideoloji olmanın ötesine taşıyarak siyasi bir eylem programına dönüştürüyor.
Özellikle Joe Biden yönetime geldiğinden bu yana ABD’den çok alışık olmadığımız bir tavır sergileniyor. Trump dönemi inişli çıkışlı da olsa, en azından telefon diplomasisiyle gerginlikler aşılabiliyordu. Bu kez, S-400 kriziyle başlayan, 1915 Ermeni Tehciri’yle süren, resmi haber sitelerinin başlıklarına yansıyan bir durumla karşı karşıyayız.
Sayıları az, sesleri kısık, karşılarında yaşlı köylü kadınları gözaltına alacak kadar hukuk sınırlarını aşmış bir devlet; “teşekkür edeceklerine isyan ediyorlar” diyen bir bakan; Ankara’dan gelecek azar telefonundan korkan yetkililer ve “üç sene sonra orayı yeşillendiririz, toz kaldırmayız, dinamitle patlamaları gündüz yaparız ki uykularınız bölünmesin” diyen, bambaşka bir dünyada olan bir şirket var. Ama teyzenin söylediği gibi sarp ulaşılmaz köylerde, bir dağın başında kendi kendilerine yeterek yaşayan köylülerin devlete borcu yok. Onlar devletten alacaklı.
Babası Çanakkale Savaşlarını takip ederken yazdığı haberlerle önce savaşın kaderini, sonra da Avustralya kimliğini belirledi. Oğlu ise siyaset sahnesini şekillendiriyor. Medya patronu Rupert Murdoch yakından takip edilmesi gereken bir isim…