Albümün bundan sonrasında babamın hiç resmi yok, babamla resmimiz de yok. Abim tatillerde geldiğinde birkaç gün bizimle kalıp doğru babamın yanına yollanırdı. Akçay’da devre mülke girmişti babam. Yeni hanımı yanında. Annemin yanında bir tek ben. Durmadan babamı anlattığının farkına varmazdı.
Tıpatıp TV kanallarındaki, bazı tipitip konuşmacıları, yorumcuları görünce, aklımda hep o eski, güldürükçü, yarım asırlık yarışma. TRT’deki eğlence amaçlı “Hangisi Doğru” yarışmasındaki gibi eline bir kelime, bir mevzu ver, bilgiye, uzmanlığa ne gerek? Uzmanın taklidini yapsın, bilginin imitasyonunu üretsin, konuşsun dursun…
Bundan tam 106 yıl önce bu gece (24 Nisan) bir grup Ermeni yazar, sanatçı, avukat, doktor, mebus vb. İstanbul’daki evlerinden alınıp götürüldüler ve çoğu bir daha geri dönemedi. Gerçi Osmanlı Ermeni yazar, hukukçu ve mebus Krikor Zohrab onlardan biri değildi ama aynı yıl içinde, 2 Haziran’da o da aynı akıbete uğrayacaktı.
Rezervler sahte bir ekonomi iyi gidiyor algısı yaratmak, sanal bir başarı hikayesiyle göz boyamak, Cumhurbaşkanı’nın faiz-enflasyon tezini doğrulamak, yerel seçimlerde meydanlara doları düşürmüş, ekonomiyi iyi yöneten bir iktidar olarak çıkabilmek için eritilmiş. Bu sahte başarı hikayesi için devletin sopası bazen faiz indirmeyen bankacıların, bazen fiyat indirmeyen marketçilerin, bazen de soğan üreticinin başına vuruldu. TÜİK rakamlarıyla oynandı, Merkez Bankası’na gizli kapaklı döviz müdahalesi yaptırıldı.
Bir diplomat gibi değil de açık sözlü bir demokrat olarak lafı eğip bükmeden bu zaafımıza dikkat çekiyor. Bu belki yalnızca bize özgü bir zaaf da değildir. Ama bir zaaftır, gerçekleri anlamayı zorlaştıran bir zaaf. Ayrıca gelişmiş ülkelerde eleştiri imkanı daha geniştir. Bu nedenle o ülkelerin demokrasisi daha istikrarlı olabiliyor.