Bizi salgın kurallarına riayet etmek için teşvik edecek olan şey sistemin icra ettiği genelgeler, para cezaları değil, bizzat bu koparılamaz ve feshedilemez gönül bağı olmalı. Gönüllü feragat. Ötekinin hakkını korumak için geri çekilmeyi bilmek. Hak ettiğimden çoğunu istememek. Her eylemimde içinde bulunduğum toplumun menfaatlerini gözetmek. Kamusal iyi için bireysel iyiden vazgeçmeyi bilmek. Sözgelimi, kendimizi korumak için değil, virüsü başkalarına geçirmekten kaçınmak için maske takmak.
Acaba günümüz Türkiye’sini devletin ve devlet/toplum ilişkisinin temel niteliği değiştirilmeden (devletçiliğin belirleyiciliği altında) stabilize etmek, uzun vadede kalıcı bir yönelimin temelini atmak mümkün müydü? Avrasyacılık bu arayışa verilen bir cevap olarak ortaya çıkıyor.
Kaçıp gidene fazla söyleyecek bir sözümüz olduğu öne sürülemez. İnsani bir dürtüyle, gitmek ve geleceklerini daha güvenilir hale getirmek için yollara dökülüyorlar. İlginç bir nokta da çeşitli organizasyonlarla belediyelerin bu işin içine girmiş olması. Bu belediyeler hangi amaçla siyasetin içine girmişlerdi? “Buraya nasıl geldik?” sorusunu zahmet edip kendi kendilerine soruyorlar mı acaba?
Videoya yapılan binlerce yorumda “bravo”, “işte gerçekleri konuşan bir siyasetçi”, “helal olsun”, “Avrupa’nın gerçek yüzü bu” diyenler arasında her kesimden insanlar vardı: İktidarı destekleyenler, muhalifler, solcular, İslamcılar, Kemalistler, akademisyenler, gazeteciler, editörler, köşe yazarları... Çok azı videoda konuşan kim, ne zaman konuşmuş, bağlam ne diye merak etti. Dün bu video sadece Türkiye sosyal medyasında viral oldu. Çünkü video yeni değil, üç yıllık, bu konuşma 2018’de yapılmıştı.
Kant bir dünya devleti gibi bir dünya vatandaşlığı tasavvur eder. Ona göre dünya vatandaşlığına yadırgatıcı ya da abartılı bir talep olarak bakılmamalıdır. Keza dünya vatandaşlığı, yazılı ya da doğal hukuk düzeninin tamamlanmasının zorunlu bir son adıma olarak da görülmemelidir. Dünya vatandaşlığı için öncelikle herkese insan haklarını garanti edecek sağlam bir kamu hukuku oluşturulmalı, oradan da sürekli barışa doğru ilerlenmelidir.