Yazarlar

Aynı vapurun yolcularıyız…

Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919’da ayrıldığı İstanbul’a bir daha 1927 yılında Cumhurbaşkanı olarak döndü. Samsun’a ise 1919’dan sonra ilk defa 1924’de eşi Latife Hanım’la gitti. Ardından 1930’da bir başka meseleyi çözmek üzere bu kez Ege Vapuru ile Samsun’a çıktı. Çözülmesi gereken mesele, Samsun’un 1930 yerel seçimlerinde Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kazandığı iki ilden birisi olmasıydı. (Diğeri ilçe yapılan Silifke).

Böyle olur mu

Günümüzde kalmadı artık böyle bir şey diyenler olacaktır, haklı da olabilirler. Ama sanki kızan, bağıran, hoyratlaşan tarafımız daha çok görünürde. Sosyal medyada, televizyonda, siyasette. Diğer taraftan çoğumuzun kendi kendimize kaldığımızda, kendi iç dünyamıza kulak verdiğimizde daha içten bir benle buluştuğuna inanıyorum. Ama acaba bu ben’e yeterince kulak veriyor muyuz?

Mirası tebessüm olan çocuklar

Koca bir aileyi hayattan kazıyan bir trafik kazası, bazı insanların hayatına ya da kalan ömrüne mal olan “darbe”ler, ölümcül hastalıklar, cinayetler, depremler, işsizler, evsizler, her türden yürek enfraktı... Bazen yüreğine değse de hayatına omuz atmadan, ekrandan gelip geçiyor. Başkalarının hayatları zira onlar. “Benim başıma gelmez”…

Erdoğan’ın büyük kumarı (*)

Artık hiç kimse İmamoğlu’nun rakibi olarak Yıldırım’ı görmüyor. Halkın algısında seçimlere Yıldırım değil Erdoğan giriyor. “Beka” siyaseti 31 Mart döneminde son zerresine kadar kullanılıp tüketildi. İktidar bu söylemle varılabilecek en son noktaya geldi; bundan ötesine geçmesi zor. 23 Haziran’da İmamoğlu’na yenilmesi halinde Erdoğan’ın bu yükün altından kalkması kolay olmayacak.
- Advertisement -

Tahmin yerine öneride bulunmak

Basit ve ucuz bir karşılıklı suçlama üslubu üstünden yürüyen siyaset tarzının kimseye faydası yok. Ortak bir akla, ortak bir gelecek öngörüsüne, “Türkiye ittifakı”na ihtiyacımız var. Seçmen ara vermeksizin sandığa gitmekten yoruldu. Zaman zaman dozajı yükselen, seviyesi düşen kavgacı siyaset dili, çoğunluğun tercihi değil.

En Son Çıkanlar