7 Ağustos (Çarşamba) akşamı, atletizmde erkekler disk atma finali vardı. 12 kişi tek tek çıktı tanıtım tünelinden. Yedisi Avrupa’nın doğusu, ortası ve kuzeyindendi: Litvanya (2), Slovenya, İsveç, Almanya, Avusturya ve Romanya. Bu kadarı tahmin edilebilirdi. Ama madalyonun diğer yüzünde, Pasifik ve Karayipler de kuvvetle mevcuttu: bir Avustralyalı, bir Samoalı, üç de Jamaikalı. Uzun boylu, iri yapılı adamlardı. Biraz yaşlanmış, kalınlaşmış, hattâ hafif göbekli Prüfer, Stahl, Gudzius, Weissheidinger gibilere kıyasla daha atletik görünümdeydiler. İster istemez, kadınlar disk atma birincisi, neredeyse bir 400 engelli koşucusunu andıran, ama atış dairesinde dönüş hızını ve uzun kollarının santrifüj avantajını çok iyi değerlendiren Valarie Allman’ı çağrıştırıyorlardı.
ABD’nin bu felakette önemli bir sorumluluğu olduğu ortada. İsrail’in tek başına ve yalnızca kendi imkanlarıyla böylesine cüretkar davranabilmesi elbette mümkün değil. Öte yandan Hamas’a destek veren İran, ağır bir manevi baskı altında. Haniye’nin bu ülkenin başkentinde öldürülmesi bölgenin iddialı ülkesi İran’ı bir şeyler yapmaya zorluyor.
Teknoloji 20 ve özellikle 21’nci asırda akıl almaz bir hızla gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Benim neslim ve bilhassa ben bu gelişmelerin çok gerisinde...
Seçimlerin üzerinden dört ay geçmiş bulunuyor. Seçmenin beklentisi, umudu sürüyor. CHP, tüm anketlerde birinci parti konumunu koruyor. Peki CHP ne yapıyor? Bu beklentiye nasıl cevap veriyor? Cevabın çok kuvvetli olduğu söylenemez.
Atom bombasını bulan Oppenheimer bile Hiroşima’dan sonra pişmanlık krizlerine girmişken, tuhaftır savaşa girmemiş tarafsız Türkiye’de ise Hiroşima’ya atom bombası atılması tuhaf bir sevinç ve heyecanla karşılanmıştı. Bazen tarihin yanlış sayfasında kalabiliyor insanlar.
O sayfanın ne kadar yanlış olduğu ise ancak yıllar sonra arşivler karıştırılınca görülüyor. Gazze için de öyle olacak.