Soğuk Savaş’tan bu yana en geniş kapsamlı esir takası Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yapıldı. ABD ve Almanya başta olmak üzere Batı ülkeleri, Rusya ve Belarus 24 mahkumu karşılıklı serbest bıraktı. Türkiye’nin arabuluculuğu ve MİT’in gözetiminde gerçekleşen esir takasının bir diğer ilginç yanı ise sadece Rusya’daki Amerikan ve Alman vatandaşı mahkumların değil, Rus vatandaşı muhalif siyasi tutsakların da takas kapsamında alınmasıydı. Tucker Carlson’dan Hillary Clinton’a, Bulgar araştırmacı gazetecilerden inatçı annelere birçok kişinin dahil olduğu film tadındaki bu imece esir takası sayesinde yok yere hapis yatan birçok Rus muhalif özgürlüğüne sessizce kavuşmuş oldu. Hem de Esenboğa Havalimanı’nda.
Netenyahu’yu ağırlayan ABD Kongresi’ndeki insan manzaraları çok şey anlatıyor. Bir alkış, bir kıyamet… Öyle ki “ekselansları” konuşmasında Gazze’deki savaşa karşı çıkan Amerikalıları “ahmaklar, salaklar” olarak nitelendirse de dert değil. Kongre’nin ardından “arkadaşı Netenyahu”yu “kesinlikle haklı” bulanlardan birisi de Trump’ın yoldaşı Vali Kristi Noem. Kamuoyu onu “köpeğinin, keçilerinin katili” olarak tanıyor.
Mısır, Suudi Arabistan, Suriye…Hayır. İsrail? Evet, İsrail pek çok başbakanı Filistin’de asker ve terörist olarak savaştı ama doğru cevap Türkiye.
İlk beş Cumhurbaşkanı’ndan dördü Filistin’de hatta Gazze’de savaşmış dünyadaki tek ülke Türkiye.
Önceki gün, bölgesel ve küresel çatışmalarda dar kafalı aktörlerin payına değinmiştim. “Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın” denir. Yanlış. At gözlükleri takmışçasına sırf kendi dar çıkarları peşinde koşanların eylemleri, kendi cirimlerini çok aşıp bütün insanlığa felâket getirebiliyor. Nereye çarpacağı belli olmayan böyle “serseri mayın”lar da genellikle milliyetçi akımlar ve liderler içinden çıkıyor. Milliyetçilik, adı üstünde millî bencillik demek. Başka iç ve dış faktörlerle dengelenirse kısmen ehlileştirilebiliyor. Ehlileşmemiş halini günümüzde Netanyahu (ve Putin, ama ona ayrıca geleceğim), Birinci Dünya Savaşı’na giden yolda ise herhalde en çok Sırp “Kara El” örgütü temsil ediyor.
Anayasa Mahkemesi kendisine yöneltilen talebi ne kabul ne de reddetmiştir. Karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Ancak bu karar başlı başına şunu göstermektedir ki ortada kesinleşmeyen bir hükmün varlığına rağmen TBMM Başkanlığı bu hükmü Genel Kurulda okutmak suretiyle Anayasayı çiğnemiş ve hukuki değil fiili bir durum yaratmıştır. Bu aşamadan sonra yapılması gereken, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar gereği Atalay’ın derhal serbest bırakılması ve milletvekili olarak görevine başlamasıdır. Bunun için de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin derhal toplantıya çağırılması ve Anayasa Mahkemesi’nin “ortada kesinleşen bir hükmün varlığından söz edilemeyeceğine” dair tespitini içeren kararının Genel Kurula bildirilmesiyle başlanabilir.