Britanya basınının gözü bugünlerde Prens Harry ve eşi Meghan Markle’ın açıklamalarından başka bir şey görmüyor.
Gazeteler, Prens Charles, Prens William ve Kraliçe Elizabeth’in dün (8 Mart) gün boyu kriz değerlendirmesi yaptıklarını haber verdi. Gazetelere göre, aile, genel hatları ile Prens Harry’i ne kadar sevdiklerini öne çıkaran bir açıklama yaparak, krizin yarattığı hasarı kontrol altına almaya çalıştı. Ancak, Kraliçe Elizabeth, basın açıklaması için biraz daha düşünmeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
Harry ve Meghan’ın, çiftin bebek beklediği sırada, Kraliyet ailesinin bir üyesinin doğacak çocuğun cilt rengi hakkında endişelendiğini açıklaması dünyada geniş bir tepkiye yol açtı. ABD vatandaşı Meghan’ın ırkçılık ve ruh sağlığı hakkında içini döktüğü röportaja, beyazların üstünlüğünü savunan ırkçı harekete karşı “Black Lives Matter” hareketinin yükseldiği ABD’de, Başkan Biden da Demokratik Parti tabanının hassasiyetini dikkate alarak duyarsız kalamadı; Biden, Meghan’ın kişisel mücadelesini paylaşmasını “cesurca” bulduğunu söyledi.
Yeni annus horribilis
Kraliçe Elizabeth, üç çocuğunun da evliliklerinin yıkıldığı Windsor Kalesi’nin yangında büyük hasar gördüğü 1992 yılını “annus horribilis / korkunç yıl” olarak tanımlamıştı.
2020-21 ise 96 yaşındaki Kraliçeye yeni bir “annus horribilis” meydan okumasıyla devam ediyor. Pandemi, eşinin trafik kazası, Meghan ve Harry’nin kendi yollarını çizmesi, iki torununun arasının eşleri yüzünden bozulması, oğlu Andrew hakkında Jeffrey Epstein davası kapsamında ciddi pedofili suçlamalarının bulunması, eşinin halen hastanede yaşam mücadelesi vermesi derken şimdi de Meghan ve Harry’nin Kraliyet ailesine yönelttiği suçlamalar, ülkenin kolonyal tarihiyle dokunmuş varoluşsal sorunları olan bu kurumun dünyada yükselen ırkçılığa karşı mücadele hareketine ne kadar hazırlıksız yakalandığını gözler önüne seriyor.
Lady Diana’nın Paris’te müslüman erkek arkadaşı ile kazada öldüğü zaman da gündeme gelen iddialar, Lady Diana’nın ölümünün yarattığı şok nedeniyle ikinci planda kalıp unutulmuştu.
Kraliyet ailesinin, zaman içinde annesinin ölümünden en çok etkilenen kişinin Harry olduğunu; Harry’nin yıllarca depresyona karşı mücadele verdiğini; annesinin ölümünden sorumlu tuttuğu tabloid basınına karşı derin nefret duyduğunu unuttuğu ve gereken dersleri çıkaramadığı anlaşılıyor. Meghan’ın hamileliği sırasında tabloid basınının onu hedef tahtasına yerleştirilmesi karşısında duyarsız kalmaları, Meghan ve Harry’ye destek olamamaları, dış dünya ile bağlarını -Meghan’ın “Şirket” diye tanımladığı- Saray’ı çekip çeviren kurumsal yapı aracılığıyla kurduklarını kanıtlıyor. Bu, gerçek dünya ile öylesine büyük bir kopukluğa işaret ediyor ki; Meghan’ın “hayatta kalmak istemeyecek” kadar depresyon yaşadığı bir dönemde, Harry’ye ellerinden gelen bir şey olmadığını söyleyerek bombanın pimini kendilerinin çektiklerini göremiyorlar. Kraliyet ailesinin kendileri için geçerli olan, “asla açıklama yapma, asla şikâyet etme” kuralının sonradan katılan üyeler tarafından içselleştirilememesini anlayamıyorlar.
Kraliyet ailesinin geleceği
Harry’nin ırkçılık suçlamasını yönelttiği kişinin ne Kraliçe ne de büyük babası Edinburgh Dükü Prens Philip olduğunu söylemesi üzerine gözler tahtın 1 ve 2 numaralı varisleri Prens Charles ve Prens William üzerine çevrildi. Bu iki kişi üzerindeki ırkçılık gölgesinin aydınlatılmaması halinde ailenin geleceğinin de çok aydınlık olamayacağı aşikâr. Belki de Harry, herkesin “ailesini bombalıyor” suçlamalarının aksine, “Meghan’la tanışana kadar kapana kısıldığımın farkında değildim. Babam ve kardeşim de kapana kısılmışlar. Babam da benzer bir durum yaşamıştı. Benim yaşadığım acıyı nasıl anlayamaz” derken babasını ve kardeşini de bu kapandan kurtarmaya çalışıyordur.
Britanya basını
Bazı Britanya gazetelerinin manşetleri şöyleydi:
The Guardian: Kraliyet ailesini sarsan röportaj, Monarşinin şöhreti üzerinde yıkıcı etki tehdidi taşıyor.
The Telegraph: ABD Başkanı Biden, Meghan’ın cesaretini övdü. Buckingham Sarayı, Meghan’ın suçlamaları karşısında baskı altında.
The Express: İşlerin bu aşamaya gelmesi çok hüzün verici.
Metro: Artık sadece dördümüz kaldık.
Daily Mirror: 85 yılın en kötü krizi.