Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi 7,6 büyüklüğündeki ikinci depremin merkez üssü. İlçedeki hasar çok büyük, hayatını kaybedenlerin sayısı da çok fazla. Arama kurtarma çalışmalarının yerini enkaz kaldırma çalışmalarına bıraktığı Elbistan’da insanların en büyük sorunu aşırı soğuklar.
Elbistan’ın Maraş kent merkezine uzaklığı yaklaşık 150 kilometre. Etrafı dağlarla kaplı geniş bir ovaya yayılmış ilçede sıcaklık gece -20 dereceyi buluyor. Depremden kurtulan insanların mücadele etmek zorunda kaldığı en büyük sorun bu.
İlçenin bazı yerlerinde AFAD ve diğer kurumların kurduğu çadır kentler bulunuyor. Yurt içinden ve yurt dışından gelmeye devam eden yardımların ilçe merkezine ve köylere dağıtımı devam ediyor. HDP, Elbistan Cemevi ile bir düğün salonunda kurduğu koordinasyonla bu yardımların dağıtımında önemli bir rol oynuyor.
Karlı zeminde kurulan çadırlar depremzedeleri soğuktan korumaya yetmiyor. Bu yüzden ilçe halkı, sarsıntılar devam etmesine rağmen risk alarak hasarlı evlerde kalıyor. Birkaç aile bir araya gelerek müstakil evlerin dışarıya açılan odalarında sabahlıyor. Konuştuğumuz ilçe sakinleri nöbetleşe olarak uyuduklarını ve ayakkabılarını hiç çıkarmadıklarını söylüyor.
İlçeyi terk eden edene ama riske rağmen evlerinde sabahlayanlar da var
Depremzedeler ya yaşamlarına mal olacak tehlikeyi göze alıp hasar almış evlerinde kalacak ya da kenti terk edecekler. Nitekim ilçe halkının büyük bir bölümü kenti terk etmiş durumda. Otogardaki yoğunluk da bunu gösteriyor. Ailece valizlerini alıp buraya gelen yurttaşlar, güvenlik güçleri ve gönüllülerin organizasyonuyla başka kentlere tahliye ediliyor. Oradaki görevlilerden aldığımız bilgiye göre son günlerde 10 bini aşkın kişi sadece bu yolla başka yerlere gönderilmiş. Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı da benzer bir çalışma yürüttüklerini ve bir hafta içerisinde 3 bine yakın insanı kent dışına gönderdiklerini söylüyor. Kendi çabasıyla gidenleri de düşündüğümüzde 142 bin nüfusu olan Elbistan’ın hatırı sayılır bir bölümünün ilçeyi terk ettiği söylenebilir. Hayalet kente evrilen ilçedeki sakinlik de bunu doğruluyor zaten.
Merkez Cumhuriyet mahallesine giriyoruz. Burada evlerin çoğu müstakil, kenarlarında yurttaşların kendi imkânlarıyla kurduğu çadırlar göze çarpıyor. Evlerin çoğunda ise kapılar kilitli. Sokaklarda, çöpleri karıştıran köpekler ve kaçışan kediler dışında bir hareketliliğe şahit olmak neredeyse imkânsız.
Kırılan odun sesi duyduğumuz bir evin dış kapısından içeri doğru hareket edip kömür kovasını dolduran 40 yaşlarında bir kadına nasıl olduklarını soruyoruz. “Nasıl olacağız ki, görüyorsunuz’’ diyor adının Sultan Taşar olduğunu söyleyen kadın.
Taşar’ın iki aile ile beraber kaldığı odanın kapısı sürekli olarak açık. Kapıdaki ayakkabılar ise giyilmeye hazır bir şekilde sıralanmış. Taşar ile konuşmaya devam ediyoruz.
Gece açık bırakılan kapılar, nöbetleşe uykular
“Artçılar devam ediyor. Tabii ki kaygılıyız, korkuyoruz. Bu yüzden sabaha kadar oturur vaziyetteyiz. Bu soğukta çadırlarda kalmak imkânsız. Ablam da rahatsız, o da yapamaz. Mecburuz burada kalmaya. Biz yetişkinler genelde uyanık durmaya çalışıyoruz. Uyuyan olduğunda ise dönüşümlü uyuyoruz. Kapı sürekli açık ve birilerimiz sürekli uyanık kalıyor.”
Sultan Taşar’ın hamile olan ablası bir kanepede uzanmış. Kardeşinin verdiği bilgiye göre düşük tehlikesi var. Yaşanan depremin bunda etkili olduğunu söylüyor Taşar.
Tavanı ahşap olan evde iki akraba aileden toplam 14 kişi kalıyor. Yardım için gelen yemekler ulaşıyor aileye ama Sultan Taşar, bu yardımın düzenli olmadığını, zaman zaman aksadığını söylüyor.
Yanından ayrılırken sözü yine çadırlara getiriyor Sultan Taşar:
“Nereye gitsek her yer aynı. Çadırlar soğuk. Riski göze alıp evde kalmak zorundayız. Sözün bittiği yerdeyiz. Çadır istedik kapının önüne koymak için, vermediler. Çadırlara gelin dediler ama çadırlar soğuk, kalınacak gibi değil.”