Memet Aksakal /Özel Haber
“Hadi biz çok kötüydük de, peki sen melekleri bulabildin mi bari?”
Tiktok sayfasındaki videosunda gözlerinde yaşlarla Urduca aşk filmindeki bu repliğe eşlik eden 17 yaşındaki Pakistanlı Husnain Mehdi’nin kısa hayatı, Van Gölü’nün 107 metre derinliğine gömülmüş bir balıkçı teknesinde sona erdi.
27 Haziran gecesi saat 23.00’de Van Gölü’nün Çarpanak adası açıklarında batan teknenin enkazı ancak 11 gün sonra bulunabildi. O günden bu yana da tekne ve civarından her gün yeni bir ceset çıkarılıyor. Beş gün aradan sonra dün bir cesedin daha bulunmasıyla sayı 61’e çıktı.
Kazadan kurtulan tek kişi yüzerek kıyıya ulaşmayı başaran iki kaçakçıdan biri. Tutuklanan kaçakçının verdiği ifadeye göre 27 Haziran gecesi Van’ın Gevaş ilçesi Altınsaç Mahallesi’nden o balıkçı teknesine 7o-8o kişi binmişti. Ama teknede 100-110 kişinin olma ihtimali de var.
Van Gölü’nü tekneyle geçerek Tatvan’a ulaşmaya çalışan göçmenlerin çoğunluğu Afgan ve Pakistanlılardan oluşmaktaydı.
21 mülteci Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi
Mültecilerin cenazeleri 15 gün içinde aileleri tarafından alınmazsa kimsesizler mezarlığına defnediliyorlar. Üç cenaze teşhis edilemeyecek durumda ama gölün soğuk suları yüzünden diğer cenazeler teşhis edilebiliyor. Cenazelerin fotoğrafları çekilerek teşhis için ilgili ülkelere gönderiliyor.
Bu bir ay içinde teşhis edilemeyen ya da aileleri tarafından alınmayan 21 cenaze numaralandırılıp Van kimsesizler mezarlığına gömüldü. Dokuz cenaze Türkiye’deki yakınları tarafından teslim alındı.
29’unun Afgan vatandaşlarına ait olduğunu, 5 cenazenin uçakla Afganistan’a getirildiğini, kalan cenazelerin de Cumaya kadar getirileceğini açıkladı.
Pakistan hükümeti ise kazayla pek ilgili değil.
17 yaşındaki Pakistanlının Van Gölü’nde ne işi vardı?
Van Barosu Göç ve İltica Komisyonundan Avukat Mehmet Kaçan’a ulaşan mültecilerin aileleri sayesinde dört cenazenin Pakistan vatandaşı olduğu tespit edildi.
O ailelerden biri 17 yaşındaki Husnain Mehdi’nin ailesi.
Sosyal medya hesabından mutlu, kalabalık bir aileden geldiği görülen Mehdi, 17 yaşında Batı’da daha iyi bir hayat için evinden çıkıp yollara düşmüştü.
Peki 17 yaşında Pakistanlı bir genç nasıl Van’a kadar gelmişti ve neden yola karadan devam etmeyip, kalabalık bir balıkçı teknesiyle Van Gölü’nü geçmeye çalışmıştı? Nasıl oldu da Ege’de batan mülteci gemisi haberleri artık Van Gölü’nden geliyor?
İran Devrimi ile açıldı, Suriye İç Savaşı’yla yol oldu
Aslında Mehdi’nin Pakistan’daki evinden kalkarak izlediği rota çok uzun tarihi olan bir kaçak göç yolu.
Uzun yıllar boyunca İran üzerinden Türkiye’ye geçen kaçak göçmenler Ağrı-Doğubeyazıt ve Van Çaldıran bölgelerinde sınırı geçtiler.
1979 İran Devrimi’nden sonra İran’dan kaçan on binlerce kişi kaçakçıların yardımı ile Türkiye’ye geçmişti. Sonraki yıllarda hem İran’dan kaçan muhaliflerin hem de Afganistan’dan kaçanların Türkiye’ye geçişleri devam etti.
Geçişleri son dönemde artıran ise Suriye’deki iç savaş oldu.
2011’in ortalarından itibaren Suriye’de rejime karşı ‘cihat’ için Suriye’ye gitmek isteyen Doğu Türkistanlılar, Afganlar, Pakistanlılar, Bangladeşliler, Kırgızlar ve Özbekler İran sınırını kullanıp Türkiye’ye giriş yaptılar. İran yönetimi de her ne kadar Suriye de rejimi desteklese de bu insanların ülkesinde kalmaması için bu geçişe göz yumdu.
İstanbul’da 31 Aralık 2016 yılbaşı gecesi İstanbul Ortaköy’deki Reina gece kulübünde 39 kişinin hayatını kaybettiği katliamın faili Özbekistan vatandaşı Abdulkadir Masharipov da ifadesinde, İran üzeri Van bölgesinden Türkiye’ye kaçak girdiğini söylemişti.
Suriye iç savaşı döneminde İran üzerinden Türkiye’ye geçiş yolunun açık ve kolay olduğu haberi, Afganistan, Pakistan ve Bangladeş’te yayıldı. Sadece Suriye’de savaşmak için değil, Türkiye’ye çalışmaya gelmek isteyen veya Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmek isteyen yüzbinlerce kişi de İran üzerinden Türkiye’ye sınırına akın etmeye başladı.
Hatta Türkiye, Suriye sınırını kapattıktan sonra, Suriye’den Türkiye’ye insan kaçakçılığı yapanlar, Türkiye’ye gelmek isteyenleri önce Suriyelilerden vize istemeyen İran’a oradan Türkiye’ye getirmeye başladılar. Bu o kadar rutinleşti ki kaçakçılar Facebook’a ilanlar bile verdiler.
Türkiye’ye kaçak giriş yapan göçmenlerin içinde Afganistan, Pakistan ve Bangladeşliler çoğunluktaydı ama bir süre sonra İran’da doğup büyümüş Afganlar da Türkiye’ye gelmeye başladı.
Bu, ülkedeki Afganları geri göndermek isteyen İran hükümetinin de işine geldi ve İranlı yetkililer Türkiye’ye kaçak girişleri engellemekte pek istekli davranmadı.
Otoyol kenarlarında yürüyen mülteciler tedbirleri artırdı
2011’den itibaren İran’dan Türkiye’ye kaçak girişler her yıl biraz daha arttı. 2018 yılının ilkbaharına gelindiğinde artık her gün binlerle ifade edilen göçmen sınırı geçiyordu.
Önceleri kaçak geçişler büyük oranda Ağrı-Doğubeyazıt ve Van-Muradiye’den olurken, artık göçmenler sınırın başka bölgelerinden de geçmeye başladılar.
Bölgedeki tüm il ve ilçe merkezlerinin otogarları ve otogarların etrafı, şehirler arası yollar Afgan ve Pakistanlılarla doldu.
Doğubeyazıt bölgesinden sınırı geçen mülteciler, Erzurum’dan Batı illerine gitmek için Erzurum’a kadar 300 KM civarındaki yolu yürümeye başladılar. Göçün en yoğun olduğu yıl 2018 oldu. İran sınırından Erzurum’a olan 300 Kilometrelik yolun her bir kaç kilometresinde her gün kalabalık göçmen grupları yol kenarlarında yürüyordu artık.
Bu görüntüler dikkat çekmeye başladı, haber oldu. Bunun üzerine Doğubeyazıt-Erzurum güzergahında güvenlik güçlerinin kontrolleri arttı. Bu kez rota Doğubeyazıt- Erzurum hattına göre daha az kullanılan güneye kaydı. Göçmenler daha çok Van-Çaldıran ile Van-Özalp arasındaki bölgeden sınırı geçip Van üzerinden, Tatvan, Batman, Diyarbakır, Muş ve Bingöl gibi şehirlere ulaşarak oradan da İstanbul ve diğer Batı illerine ulaşmaya başladılar.
Rota daha güvenli olan Van Gölü’ne kaydı
Ama Van-Muradiye’ye ve Van merkeze getirilen göçmenlerin karayolu ile Tatvan, Batman, Diyarbakır gibi şehirlere taşınmasında artan kontroller yüzünden zorluklar çıkması üzerine, insan kaçakçıları yeni bir yol keşfettiler; Van Gölü üzerinden botlar ve balıkçı tekneleriyle taşıma.
Göçmenler, kaçakçılara 500 ve 1000 dolar arası ücretler ödeyerek Gevaş’tan bindikleri teknelerle göl üzerinden geçirilip, Tatvan’a bağlı Reşadiye köyüne bırakılıyordu. Gölü geçen göçmenler oralardan bölgedeki şehirlere yürüyüp daha sonra Avrupa’ya geçmek için çeşitli araçlarla İstanbul, İzmir gibi şehirlere gidiyorlar.
Van Gölü üzerinde sadece küçük balıkçı tekneleri çalıştığı için 20-25 kapasiteli teknelere çok sayıda insanın doldurulması yolculuğun tehlikesini artırıyor.
Bu dönemde Van Gölü’nü tekneyle geçmek isterken yakalanan mülteci haberleri arttı. Tabii pek çok kere de mülteciler sorunsuz bir biçimde gölü geçmeyi ve yollarına devam etmeyi başardılar.
Van Gölü’nde ilk göçmen teknesi 26 Aralık 2019 sabaha karşı battı. İçinde 70’ten fazla göçmen bulunan teknedeki 7 göçmen öldü, 64 göçmen kurtarıldı.
Van Gölü içerisindeki Çapanak Adası açıklarında 27 Haziran gecesi yaşanan kaza ise daha büyük bir felaketle sonuçlandı.
Sınırın dağlık olması ve kışın metrelerce kar olması nedeni ile İran sınırında kışın göç azalıyor. İlkbahardan itibaren yeniden geçişler artıyor. Kışın sınırı geçmek isteyen göçmenlerin bazıları tipide ölüyor ya da vahşi hayvan saldırılarına maruz kalıyorlar. Her ilkbaharda Van bölgesinde karlar erimeye başladıktan sonra onlarca göçmen cesedi ortaya çıkıyor.
Bu yıl koronavirüs salgını nedeni ile her ilkbaharda olan yoğun kaçak geçişler yaşanmadı. Ama İran ve Türkiye’de koronavirüs tedbirleri gevşetildikten sonra Haziran başından itibaren göç tekrar başladı. Doğubeyazıt-Erzurum güzergahını tercih etmeyen insan kaçakçıları, teknelerle Van gölü güzergahından kaçak göçmenleri taşımaya başladılar.
Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan Avukat Mehmet Kaçan, günde binleri bulan kaçak göçmenlerin birileri göz yummadan sınırdan geçemeyeceklerini söylüyor:
“Van’ın İran’la uzun bir sınırı var ve uzun bir zamandan beri özellikle 1979’daki İran İslam devriminden sonra İran’dan Türkiye’ye göç oluyor. Son iki yıldır göçmenlerin toplu ölümleri ile karşılaşıyoruz. İran Türkiye sınırı yüksek güvenlikli ve zaman zaman PKK ile çatışmaların olduğu bir bölge. Bu sınırdan kitleler halinde bu kadar kişinin girmesi soru işareti yaratıyor. Ben kimseyi itham etmiyorum ama bu sınırda görev yapan birliklerin içinde yozlaşmanın yaygın olduğunu ve bunun araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela sınırda görev yapanların görev öncesi ve görev sonrası kendilerinin ve yakınlarının mal varlıkları araştırılmalı ve rüşvet ve haksız kazanç varsa ortaya çıkarılmalıdır.”
İran sınırında kaçakçılık Suriye sınırındaki gibi uzun süredir bir mesleğe dönmüş durumda. Önceleri çay, sigara gibi küçük mallar kaçıran kaçakçılar artık insan kaçakçılığı yapıyor ve daha büyük paralar kazanıyorlar.
Konuştuğumuz mülteciler insan kaçakçılarının kişi başı beş yüz ile bin dolar arasında aldığı söylüyor. Yani bir kaçakçı haftada 200 kişi geçirirse ayda kazandığı para 1 milyon TL yi geçiyor.
Cezalar çok yetersiz, yakalansalar bile kısa bir süre yatıp çıkıyorlar. Özellikle son infaz yasasından sonra insan kaçakçıları iki-üç ay yatıp çıktılar. Bölgede insan kaçakçılığı artık risksiz ama büyük paralar getiren bir iş gibi görülüyor. Kaçakçılar artık o kadar rahatlar ki sosyal medyada bile reklam yapmaya başladılar.
Türkiye’nin siyasi bir koz olarak Şubat 2020’de Yunanistan sınırına mültecileri yığması, bütün dünyada olduğu gibi Afganistan, Pakistan’da da görüldü. Türkiye’nin sınırdan geçişlere müdahale etmeme kararı daha daha çok göçmenin Van sınırından gelmesine neden oldu.
Türkiye 1951 Cenevre sözleşmesine çekince koymaya devam ediyor ve sadece Avrupa Konseyi’ne üye olan ülkelerin vatandaşlarına iltica hakkı tanıyor.
Doğu ülkelerinden gelen mülteciler için ise ‘şartlı mülteci’ kavramı kullanılıyor, bu mültecilerin üçüncü bir ülkeye gidene kadar Türkiye’de kalmalarına izin veriliyor.
Mülteciler ise zaman kaybetmemek için üçüncü bir ülkeye gitme başvurusu yapmıyorlar ve düzensiz yollardan Batı illerine gitmeyi ve oradan Avrupa’ya gitmeyi tercih ediyorlar.
Bu amaçla Pakistan’dan yola çıkmış binlerce umutsuz gençten biriydi 17 yaşındaki Pakistanlı Husnain Mehdi. Eğer ailesi Van Barosu’nun mülteciler komisyonundaki avukatlara ulaşmayı başarmasaydı, bugün adını dahi bilmeyecektik ve onun genç bedeni ve küçük hayalleri de “58 numaralı ceset” olarak Van’da artık Türkiye’nin en büyüğü haline gelen kimsesizler mezarlığına gömülecekti.