1-Çeyrek asırda Kavacık
96 yılındaki Habitat kongresine gelip bizde kalan Alman şehirci arkadaşımla her gün Kavacık üzerinden gidip geliyorduk. Kavacık o zaman henüz iş merkezi olmamıştı ve otoyola teğet konumuyla çevresindeki nüfusun korsan transfer noktasına dönüşmüştü. Ankara güzergâhındaki yakın yerleşmelere gidecekler, İzmit, Sakarya, Bolu, Ankara otobüslerini kullanmak üzere, herhangi bir durağın koruyucu düzeninden mahrum şekilde otoyol kenarındaki şekilsiz boşlukta toplanıyor, otobüsler de dolmuş misali yanaşıp dolduruluyorlardı. Arkadaşım bir seferinde “Biz[Almanlar] olsak buraya koskoca bir tesis yapardık. Oysa böyle de pekala oluyor/işliyor işte…” demişti.
Aradan çeyrek asır geçmiş. Kavacık artık prestijli ofis stoku, dükkanları, dersane, hatta üniversite, vs. servisleriyle Asya yakasının ciddi iş merkezlerinden biri. Bu arada yapılmış otoyol kavşağı o zamanların transfer noktası işlevine de çeki-düzen verdi. Aradaki o tesis aşamasını geçiştirmiş olduk.
Kavacık
İstanbul’un alt-merkeze dönüşmüş çevre-otoyolları kavşakları
2-Meydan, Hilltown, vs.
Ikea/Meydan
Hilltown maketi
Kavşağa çeki-düzen verilip, otolar için de usulüne uygun, güvenli bir sapağa dönüşünce kavşağın trafik yükü de arttı. Ama o arada başka şeyler de oldu. Sadece Kavacık gibi otoyol teğeti yerleşme tohumları artlarındaki iskan bölgeleriyle değdikleri otoyolun arakesiti konumuyla alt-merkezlere terfi edip, Üsküdar vs. merkezlerden rol çalmadılar, otoyol üzerinde merkez olmayı kentleşme sürecinin rastlantılarına bırakmayıp ölçekleriyle yeni merkezler oluşturan irilikte kampüs yatırımları da bu otoyol eksenli, sıçramalı lineer yayılmayı pekiştirdi. İkea girişimi Meydan, bu eğilimin tüm metropole hizmet veren en tutmuş erken örneklerinden.
TEM değil, E5 üzerindeki Küçükyalı uzantılı ve Hilton markası çağrışımlı Hilltown’un cüssesi yeni dikkatimi çekti. Kent merkezinden aşina olduğumuz ölçülerle kıyaslamak üzere, aşağıdaki görselde Maçka vadisinde kaplayacağı büyüklüğü işaret ettim. BJK stadı sırtıyla Maçka arası boşluğu tamamen kaplayacak bir büyüklüğü var.
Hilltown’un Maçka vadisindeki karşılaştırmalı büyüklüğü
3-Yapılırken eskiyen kuleler
Bu vaka artık her durumda, Türkiye’ye Ankara-Karum ve Levent-Maslak’tan giriş yapmış yassı avm zemini üzerinde, ofis/rezidans/otel kuleleri olan yatırım formatından farklı, zemine yayılmış yeni ve iktidar sözcülerinin “yatay mimari” adıyla sahiplendiği yeni bir tipolojiodir. Mimari adresi ise Şefik Birkiye’nin Klassis oteli ve Beştepe-Saray projeleriyle Türkiye’ye gecikmeyle demode giriş yapmış erken- Postmodern’in neoklasik fantazileridir.
50’ler ertesindeki iskân (dolayısıyla toplu konut) odaklı genleşmeden sonra alışveriş ağırlıklı iş merkezi kampüsleriyle otoyollar boyunca saçaklanma kentleşmenin son evrensel eğilimi… Arkadaşımın çeyrek asır önce kastettiği sosyal ihtiyaç odaklı tesisleşme eğilimlerine pek itibar etmemiş İstanbul metropolü, kapitalistleşmenin ataklarına uyum sağlama alışkanlığını sürdürüyor…
4-Bastırılmışın dönüşü
Arkadaşımın dediği gibi böyle de oluyor olmasına da tarih diye aradan kaçmış/çilesi çekilmiş yaşantı deneyimlerini yaşayıp kayda geçirmiş oluyoruz. Bu da bizim yerli ve millimiz.. Toplu konutu erken- Ataköy ve 4.Levent gibi özenli örneklerle atlatmış olmamız, sonraki kuşakların onun en devri-geçmiş örnekleriyle karşılaşmayacağı anlamına gelmedi. Tarih onun geçiştirilmiş kasvetini, “kentsel dönüşüm” kisvesiyle üstelik mevcut yaşam çevrelerini başlarına yıkarak çıkardı sonraki kuşakların karşısına. Kan davası misali kendisini ikâme etmiş gecekondudan türeme apartman semtlerinden alınan intikam adeta bu süreç… Eleştiriden nasiplenmeyen bir kayıtsızlıkla sürdürülüyor.
Bakırköy erken-Ataköy eşiğinde imar düzeni ve yoğunluğu farkı. Sahildeki ilk avm, Galeria ile
Erken Ataköy
Maltepe-Başıbüyük’de TOKİ blokları
Bu süreçten, yorumlayanlar olarak bize düşen pay da “biz” derken dikkatli olup; toplumun tamamından mı, yoksa belirli kuşaklar ya da sınıf/tabakalardan mı bahsettiğimizin farkında olmakmış…