Heidegger’in Avrupalı-olmayanlar nezdinde bu denli yankı bulması bir tesadüf değildir. Heidegger’in Avrupa-dışı gerçekliğe Avrupa’dan açılmış bir dil olması onun Avrupalılar(l)a konuşmak durumunda olan dünyanın başka coğrafyalarındaki insanlarca rağbet görmesine yolaçmıştır. Heidegger’de felsefe Avrupalı olmayana konuşabilir hale gelmiştir. Çünkü Heidegger’de felsefe bir anlamda aslına yani “düşünceye” irca olunuyor. Bu elemental özelliği onu Avrupa-dışı’na da taşıyan şeydir. Heidegger’de merkezilik kazanan şey, seleflerinin açtığı yolun zorunlu yolcusu olan bir “felsefe” değil metafiziğin katılaşmasına izin vermeyen bir başlangıçsal “düşünme”dir.
Barış dilinin oluşması mümkün. Bunun için liderlerin ve liderlik mekanizmasının da diline özen göstermesi gerekiyor. Bu konuda Türkiye başarılı bir örnek sayılmaz. Öte yandan, yeniden çözüm sürecinin başlamasından bu yana, medyanın geçmişe göre daha olumlu, daha ihtiyatlı olduğunu görüyoruz. İrlanda deneyimi “ne aldık ne verdik” üzerine kurulmamıştı. Barışa ulaşmak, çatışmaları sonlandırmak zaten asıl kazançtı. Bir başka nokta ise barışın sürekliliği için dilin önemi.
Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümü için İznik’te düzenlenecek tören vesilesiyle ilk resmi gezisini Türkiye’ye yapacak olan Papa 14. Leo’nun ziyaretinin detayları belli oldu. 27 Kasım’da Ankara’da Erdoğan’la görüşmesi beklenen 14. Leo, ertesi gün İznik’teki törene katılacak. 4 günlük ziyaret süresince İstanbul’da da Harbiye'deki Kutsal Ruh Katedrali'ni, Kumkapı Meryem Ana Patriklik Kilisesi'ni, Sultanahmet Camisi’ni de ziyaret etmesi ve Fener Rum Patiği Bartholomeos’la da görüşmesi bekleniyor.
TFF, bahis oynayan futbolcuları açıkladı. 27’si süper ligde oynayan 1024 futbolcu tedbirli olarak PFDK'ya sevk edildi. PFDK’ya sevk edilen futbolcular arasında Galatasaray’dan Eren Elmalı ile Metehan Baltacı, Beşiktaş’tan Ersin Destanoğlu ile Necip Uysal, Trabzonspor’dan Boran Başkan ile Salih Malkoçoğlu da var. Bahis soruşturmasında haklarında tutuklama talep edilen 19 isimden Eyüpspor Başkanı Murat Özkaya ile hakemlerin arasında olduğu 8’i tutuklandı.
2012 yılında Kraliçe Elizabeth’in, Belfast’ta katıldığı törende elini uzattığı siyasetçi eski bir IRA komutanıydı. 1979’da Kraliçe’nin kuzeni Lord Mountbatten ve torununun öldüğü bombalama olayının arkasındaki isimlerden biriydi. Ülke tarihinin kırılma noktalarından biri oldu bu tokalaşma... Hafta sonu bütün bu kırılma anlarına şahitlik etmiş BBC ve Guardian’dan iki tecrübeli gazeteciyi dinledik.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrası çözüm süreciyle ilgili bilgiler verdi: “Teyit mekanizması, ‘ben bunu teyit ediyorum’ dediğinde, Cumhurbaşkanımıza bunu sunduğunda; eğer fesih ve silah bırakma tamamlanmışsa buradaki mekanizma hükümet kararıyla mı gerçekleşir yoksa bir MGK kararıyla mı gerçekleşir, bu sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle kurulacak bir mekanizma çerçevesinde olacaktır. Hangi mekanizmayla olacağı Cumhurbaşkanımızın takdirine bağlı.”
DEM İmralı Heyeti Üyesi Mithat Sancar: “İktidar kanadında, MHP ve AKP’de şu an komisyonun bir heyetle Ada’ya gitmesine bir karşı çıkış yok. Devlet Bahçeli bunu açık söyledi zaten. Cumhurbaşkanının açıklamalarından da bu mesaj çıkıyor. Numan Kurtulmuş da aynı yerde durduğunu belirtti.“
Geçtiğimiz günlerde Ali Balcı hoca Serbestiyet’te “Türk Sosyal Bilimi krizde midir?” isimli bir yazı kaleme aldı. Balcı burada çok sayıda itiraz edilmesi güç doğru tespitte bulunuyor. Balcı eleştirdiği “ideolojik bilimcilik” yerine kanaatimce bir başka hatalı bir pozisyon olan “metodolojik teknokrasi”yi koyuyor. Bu yazıda metodolojik teknokrasinin neden çözüm olamayacağını iki kritik varsayımını irdeleyerek ele almaya çalışacağım. Kanaatimce eleştiriye değer dört temel varsayım var, fırsat bulursam diğer ikisini de ele alacağım.
Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun düzenlediği 10 Kasım programında konuştu: “Medya, sosyal medya ve siyasette Atatürk maskesi takarak bu millete düşmanlık edenlere nasıl karşıysak, milletimizin önünde yeni bir yol açan Mustafa Kemal'e yönelik hakaretamiz ifadelere de aynı şekilde karşıyız. 86 milyonun her konuda uzlaşmasını, aynı pencereden bakmasını bekleyemeyiz. En mühim husus fikri farklılıkların nezaketle dile getirilmesi ve hakaret etmemesidir.”
Türkiye’de bir parfüm üreticisi, Atatürk’ün kullandığı iddia edilen ve piyasadan 60’larda kalkmış olan Bourjois Soir de Paris Eau de Cologne isimli kokunun ilk formülünü temel alarak yeniden piyasaya sundu. 3 bin TL’den satılan ve üzerinde Atatürk’ün hatırasına yazan koku, 10 Kasımlarda indirime giriyor. Parfümü Atatürk’ün kullandığı iddiasının kaynağı Atatürk’ün Dolmabahçe’deki odasında çekilmiş bir fotoğraf. İlk kez 1928’de kadın kokusu olarak satışa çıkmış, sonra unisex bir kokuya dönmüş olan parfümün Atatürk tarafından kullanılıp kullanılmadığı ise tartışmalı.
Erdoğan Çakır’ın şiirleri 12 Eylül’ün kaotik ortamında yolunu ve sesini bulmaya çalışan, bu amaçla muhtemel bütün etkilere açılan ve sonra kendi içine kapanarak dünyaya sırtını dönen bir kuşağın tecrübelerine ve yönelimlerine ışık tutuyor.
Atatürk, ölümünün 87. yıl dönümünde anılıyor. Erdoğan, kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan ay yıldızlı çelengi Atatürk’ün mozolesine bıraktı. Anıtkabir’deki törene Bahçeli, Özel ve Dervişoğlu da katıldı. Erdoğan: "En büyük eserim dediğiniz Türkiye Cumhuriyeti'ne tutkuyla sahip çıkıyor, ülkemizin her karışını yeni eserlerle nakış nakış işlemeye devam ediyoruz"
Kara para aklama ve terörizmin finansmanına karşı mücadele eden FATF, geçen yıl gri listeden çıkan Türkiye’ye 5’inci tur değerlendirme raporu için geliyor. Türkiye’nin gri listeden çıktıktan sonra, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi noktasında yaptıkları masaya yatırılacak. FATF ekibi kolluk kuvvetleri, mali istihbarat birimleri ve özel sektör temsilcileriyle birebir görüşecek.
Paris İstinaf Mahkemesi, 3 haftadır tutuklu olan eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin temyiz süreci boyunca ‘yargı denetimi altında’ serbest bırakılmasına hükmetti. Sarkozy, Libya’dan yasadışı kampanya finansmanı sağladığı iddiasıyla aldığı 5 yıl hapis cezası almıştı.
BeIN Sports'un Ayazağa'da bulunan televizyon binası, 42 yaşındaki Kemal S. tarafından basıldı. Binada güvenlik olarak çalışan eşine Güntekin Onay’ın hakaret ettiğini öne süren şahıs polisler tarafından ikna edildi. Silahın oyuncak olduğu tespit edildi.
BBC’nin eski danışmanı Michael Prescott’un sağcı Telegraph’da yayınlanan raporu BBC Genel Direktör Tim Davie ile BBC News CEO’su Deborah Turness’in istifasına neden oldu. Raporda BBC’nin en Trump’ın 6 Ocak Kongre baskını öncesi konuşmasının montajlanarak Trump’ın isyanı destekliyormuş gibi bir algı yaratıldığı, BBC Arapça servisinin “Hamas yanlısı habercilik” yaptığı, BBC bünyesindeki bazı LGBTQ çalışanlarının cinsiyet ve cinsellik haberlerinde orantısız etki sahibi olduğu iddia edilmişti.
Buca Belediyesi, ilçedeki nefes alanlarında bakım harekâtı başlattı. Buca Belediye Başkanı Mimar Görkem Duman, “Ortak kullanım alanları bir kenti var eden en değerli unsurlardır. Bu nedenle park ve bahçelerimizdeki çalışmalarımızı yılın on iki ayı özenle sürdürüyoruz” dedi.
Erdoğan’ın, atanamayan bir grup öğretmen adayıyla konuşması sırasında “yalan konuşuyorsun” dediği video sosyal medyada tepki çekti. Öğretmen adaylarından biri, videoda görülenlerden sonra yaşananları anlattı: “Cumhurbaşkanımız bizi Rize İl Başkanı Yılmaz Bey'e emanet etmiş. Sağ olsun bizi çok güzel misafir etti. Kendimizi çok güzel şekilde ifade etmemize fırsat verdi. Birlikte bir rapor hazırladık. Cevdet Yılmaz, Yusuf Tekin ve Mehmet Şimşek ile konuşacağını ifade etti. Cumhurbaşkanımıza da Bakanlarımıza da inanıyoruz ve sabırla 24 Kasım’da atama müjdesini almayı umutla ve heyecanla bekliyoruz.”
Bakırhan, partisinin Osmaniye’deki halk buluşmasında konuştu: “Sayın Bahçeli Osmaniyelidir. 1 Ekim'de bizzat bizim Meclis grubumuzla el sıkıştı. O da ezber bozdu. Nasıl sayın Öcalan ezber bozuyorsa; kardeşliğimiz, barış, insanca, özgürce, kardeşçe bir arada yaşamamız için adımlar atıyorsa, sayın Bahçeli de o dönem çok cesur bir adım attı.”
AİHM’in kesinleşen Selahattin Demirtaş kararı hakkında konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: "AİHM’in tek kararı değil bu biliyorsunuz. Yani Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bu süreçlerde biz daire kararlarının Genel Büyük Daire'de görüşülmesini istiyoruz. İlk dereceden hüküm verildi, bu hüküm istinafta devam ediyor. Yani dolayısıyla buradaki değerlendirme şu anda mahkemenin önünde. Mahkeme ne karar verecek hep beraber bekleyeceğiz. AİHM kararlarına uymayan bir ülkeyiz' şeklinde bir genelleme yapılıyor. Bu doğru değil. Bütün ülkelerin uymadığı kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. "
Reuters’in tecrübeli Ortadoğu muhabiri Timour Azhari, “üst düzey Orta Doğu yetkilisine” dayandırdığı haberinde Türkiye’nin PKK’lıların ülkeye dönüşü için üzerinde çalıştığı teklifi yazdı. 7 Kasım’da çıkan haber henüz yalanlanmadı: Teklife göre 1.000 sivil ve silahlı olmayan kişinin ilk aşamada, ardından bireysel taramalardan geçecek yaklaşık 8.000 militan dönecek. Türkiye yaklaşık 1.000 üst ve orta düzey PKK mensubunu geri almayı reddediyor, bunların Avrupa’da bir üçüncü ülkeye yerleştirilmesini istiyor. DEM Parti yöneticisi Tayip Temel, bazı PKK mensuplarının üçüncü ülkelere gönderilmesi fikrinin Türkiye tarafından gündeme getirildiğini doğruladı. Yasal düzenleme Kasım ayı sonunda parlamentoya gelebilir
Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüşü konuştu: “Tarih vermeyeyim ama bu hafta inşallah Ankara’ya dönüşümüzle birlikte Sayın Genel Başkan ile irtibatları kurup randevulaşmamız halinde ya ben kendilerine bir ziyaret yaparım ya da kendilerini davet ederim, onların bizi ziyaretini temin ederiz. Aramızda zaten herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Malum Pazartesi günü 10 Kasım, Ankara’dayız. Döner dönmez de irtibatlarımızı kurar, adımı atarız.”
Bugün 84 yaşındaki Gannuşi’nin bedeni zayıflıyor ama düşünceleri hâlâ güçlü: “İslam, insanı özgürleştirmek için geldi. Diktatörlük, İslam’ın en büyük düşmanıdır.” Bu sözü, yıllar önce söylediğinde kimse bunun bir gün kendi hayatını özetleyeceğini tahmin etmiyordu. Şimdi o sözüyle yaşıyor, o söz uğruna özgürlüğünün gaspına açlıkla direniyor.
Bahçeli, 10 Kasım mesajında barış vurgusu yaptı: "Aziz Atatürk’ün emaneti asla zedelenmeyecek; nitekim güvenli, huzurlu, refah ve barışla bezenen, devamında yükseldikçe yükselen bir Türkiye’ye inanıyorum ki herkes şahit olacaktır."
Kavala evet, hiçbir suç işlemedi. Ama şiddetsizliği uğraşlarıyla inşa etmek için uğraşıp, didinerek çok daha radikal bir iş yaptı. Her iki tarafın da ezberlerini bozdu. Bu yüzden kendisine sıfatlar yakıştırıldı, infaz edilmeye çalışıldı. Düzenin aktörleri, “şiddetsizlik”le karşılaştıkları anda onu çarpıtmaya, ona paranoyak biçimler kazandırmaya çalışıyorlar. Onun özgürlüğüne kavuşmasının o “ekoloji”nin sırrının ifşa edilmesi ile mümkün olabileceğine inanıyorum. “Şiddet ekolojisi” mevcut düzenin sırrını gizleme işlevi görüyor. Kavala’nın bu “ekoloji “tarafından rehin alındığını düşünüyorum.
Şara, yarın Beyaz Saray’da Trump’la görüşecek. Şara’nın ABD Merkez Komutanı Cooper ve IŞİD’e karşı kurulan küresel koalisyonun komutanı Lambert ile basketbol oynadığı görüntüler ortaya çıktı. Hakan Fidan da yarın ABD’de olacak. Fidan’ın Suriye-ABD heyetleri arasındaki görüşmelere katılıp katılmayacağı bilinmiyor.
2026’da yapılması planlanan COP31 zirvesi yaklaşırken diplomasi, bilimin önüne geçiyor. Türkiye ve Avustralya, iklim diplomasisinin görünürdeki nezaketinin altında süren sessiz bir rekabetin iki tarafı olarak öne çıkıyor.
Bir yanda temsilin diliyle konuşan Ankara, diğer yanda hesapla düşünen Canberra var.
Fotoğraflar gülümsemeye devam ediyor, manşetler farklı dillerde yazılıyor;
ama sahnenin gerisinde asıl mücadele sürüyor: sözü kim eyleme dönüştürecek?
Her fikirden, sesten, ideolojiden gazeteciler bu ülkede her zaman siyasetin, entelektüel ve kültürel hayatın merkezinde yer aldılar.
Bu yüzden en fazla da onlar hırpalandı. Arada kaldılar, nefret çektiler.
Peki buna değer miydi?
Bir zamanlar değiyordu ama bugün?
7 Ekim sonrası yaşanan soykırım karşısında, Gazze için Özgürlük Yürüyüşü’nden Küresel Sumud Filosu’na birçok sivil ve küresel eyleme imza atan aktivistler, 8–14 Kasım tarihleri arasında Antisyonist Kongre’de bir araya gelerek eylem yöntemleri üzerine beyin fırtınası yapacaklar. Talha Küçükkaya: “Bizim teklifimiz şu: Gazze’ye somut olarak dokunamadığımız bir gerçeklikte, mevcut yapısal ve fikrî sorunlarımızı nasıl aşarsak gerçek anlamda “sivillik” içeriğini doldurabiliriz?”
Bazı kitapları okurken güçlü bağlar kurarız. Bu kitap herkesten çok bizim için yazılmış hissidir o. Kimse yazılanları bizim kadar anlayamaz hissi, ya da. John Kaag’ın, Nietzsche ile yürümek (Ren Kitap) kitabını
okurken biraz bu hislere kapıldım. “Seni anlıyorum” dedim içimden, çok sık olarak; “seni o kadar iyi anlıyorum ki inan bana bu kitabı ben de yazabilirdim!”