Oral Çalışlar
Kıbrıslı Türk kimliği
Savcıyla rahatça tartışma imkanı bulduğum bir yargılama günü yaşadım. Bir çeşit münazara gibiydi benimle savcı arasındaki diyalog. Tabii, konuya daha hakim olduğum için savcı iddialarında ısrar edemedi. Gün boyu süren tanıklığımı bitirmiştim. Ancak savcı razı olmadı. “Daha sorularım var, yarın da devam edelim” dedi. Hakim bana baktı. Ben akşam uçağına dönüş bileti almıştım.
Kılıçdaroğlu’nun Suriyeli çözümü
CHP’nin yerel dar milliyetçiliğe prim vermemesi lazım. Evet, Suriye’deki Şam yönetimiyle anlaşmak, Esad’la bu meseleleri konuşabilecek bir diyalog ortamı oluşturmak, çözüm için gerekli. Kılıçdaroğlu’nun başından beri böyle bir hattı savunduğunu biliyoruz. O konuda haklı olduğunu teslim etmeliyiz. Ancak “Suriyelileri göndereceğiz” demekle iş bitmiyor. Bugün giderek yükselişe geçen Suriyeli sığınmacı düşmanlığına karşı, CHP’nin uyarıcı çıkışlar yapması daha sağlıklı olur.
Laikliğe odaklanırken demokrasi unutulmasın
Asıl savunma hattını İslami rejim kurmaya karşı kurmak, demokrasi konusunu ikinci plana atma tehlikesini içinde barındırıyor. Gerçek özgürlükler konusunda duyarlılığı zayıflatıyor, yer yer otoriterleşmeye yeşil ışık yakacak bir zihniyet oluşturuyor. Ayasofya İmamı’nın Atatürk’ü ve laikliği hedef alan ağır hakaretlerini duyduğumuzda öfkeleniyor ve üzülüyoruz.
Yaba dergisi ve Aydın
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, dergi çıkartamaz, yazılarımızı yayınlayamaz duruma düştüğümüzde, Aydın imdadımıza yetişmiş, “Yaba’yı alın ve yazılarınızı burada yazın” demişti. Bir dönem yazılarımız Yaba’da yayınlanmıştı. Daha sonra, edebiyat ve kültür üzerine özel bir şeyler yazdığımda, Aydın’a yollamayı sürdürmüştüm. Aydın devrimciydi, sosyalistti, edebiyatçıydı. Öyküleri, tiyatro oyunları, romanları vardı.
5 yılın ardından 15 Temmuz
Şimdi, darbeleri gündemden çıkaracak adımları atmanın zamanı. Geç bile kalındı. Bu adımların başında çoğulcu, demokratik bir anayasa yapmak geliyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin denge ve denetim mekanizmaları artık gecikmeden kurulmalıdır.
Çözüm süreci tartışması neden bitmiyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çözüm sürecini biz başlattık HDP bitirdi…” dedi ve tartışma alevlendi. Bu mesele buzdolabına konmuştu. Kamuoyunun bir kesimi sürecin yanlışlığı konusunda kesin kanaatlere...
Adalar’ın bitmeyen dertleri…
14 bin nüfusa göre İller Bankası’ndan en küçük payı alan Adalar, bayram boyunca gelen 150 bini aşkın ziyaretçiyi ağırlayacak imkanlara sahip değildir. Ama buna aldıran da olmaz. Bu durumu dikkate alan Başkan Erdem Gül, AK Parti Büyükşehir grubuyla anlaşarak, bayramda Adalar'ın istisna içine alınmasını ve ulaşımın ücretli olmasını önereceklerini belirtti.
Umudumuz kadınlar
AK Partili kadınların kurduğu kadın kuruluşlarının temsilcisi Balat’ın sözleri, çok netti. Bu tartışma, sorunun iktidar muhalefet sorunu olmasının ötesinde, bir erkek egemenliği sorunu olduğunu bir kez daha gösterdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin asıl nedeni, iktidar partisi içindeki erkek egemen zihniyetin ayağa kalkmasıydı.
Afganistan’ın Maocu Dışişleri Bakanı arkadaşım: Başka yere benzemez Afganistan bir gayya kuyusudur
Bir süre haberleştikten sonra ABD’nin müdahalesinin ardından Afganistan’a gitmişti. Bu ülkeye bir yolculuk söz konusu olunca ona da haber gönderdim. Buluşmayı kararlaştırdık. Kabil Havaalanı'na indiğimizde hoş geldin mesajını getirdiler. Taliban yönetimi devrilince yeni kurulan hükümette Dışişleri Bakanı olmuştu. Ülkenin kuzeyindeki Tacik kökenli güçlü bir aşirettendi. Modern bir Afganistan’dan yanaydı.
Ada’da bir aşı günü
Sohbetlerin ana konusu, Avrupa’da aşının paralı, hatta 150 Euro olduğuna ilişkin haberlerdi. Avrupa’da Amerika’da bir yakını olanlar bu iddiayı duyunca şaşırıp telefona sarılmışlar. Gerçek, bu ülkelerde aşının paralı olmadığı. Türkiye’de olduğu gibi Batı’da da aşıdan para alınmıyor. Hangi aşıyı istediğimize yazmamız için bir form verdiler. Doldurduk, tercihimiz BioNTech’ti.
Helal olsun Galatasaray’a
Galatasaray Kulübü bu konuda diğer spor kulüplerini de tavır almaya çağırdı. İki olayda da Türkiye’nin demokrasi çıtası testten geçti. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi, çıtayı aşağı çekerken, GS Kulübü'nün LGBT’ye destek veren milli futbolcu Taylan Antalyalı’ya sahip çıkması, Türkiye’nin farklı yüzünü gösterdi.
Muhafazakar gençlerin yalnızlık duygusu
“Ortada bir yerlerde durup iki tarafı da anlayabilmek, iki tarafın da endişelerine hak vermek daha bütüncül bakmak, beni mutlu bir insan yapıyor.” Türkiye’deki değişimin merkez üslerinden birini işte bu gençler oluşturuyor.
Bilimin fethi mümkün değil 68 üniversitesinden bugünün okuluna
Gelen iki askeri darbe, önce üniversite özerkliğini hedef aldı. Öğrencileri baskı altına alırken, öğretim üyelerini korkuttu. Korku ve baskı, yaratıcılığı yok eden sonuçlar doğurdu. Üniversiteler, evrensel değerlerin, bilimsel başarının filizlendiği bir ortamdan, 'itaat edenler'in yetiştirilmek istendiği mekanlara dönüştü.
Ecevit ve Erbakan: İki öncü
“Birlikte siyaset yapabiliriz” mesajının, tarihi ve sosyolojik bir önemi vardı. Benzer bir mesajı da Erbakan veriyordu. Muhafazakarların, laik kesimin siyasi temsilcileriyle bir şeyler yapabileceği kanıtlanmış oldu. CHP-MSP Koalisyonu, genel af hedefini gerçekleştirdi. 'İrtica', 'bölücülük', 'komünizm'le suçlanıp, yargılananlar bu aftan yararlanarak serbest kaldılar. Koalisyon çok uzun sürmese bile bir başlangıçtı.
Karamollaoğlu ve Asiltürk
Asiltürk’ü sert mizaçlı, atak kişiliğiyle hatırlıyorum. Karamollaoğlu’nu, sakin ve ısrarlı, uzun yürüyüşçü bir politikacı kimliğiyle tanıyorum. Asıltürk, söylendiği gibi, SP’yi iktidarla işbirliğine yöneltebilir mi? Bu soruma SP çevrelerinde cevap aradım. Durumu özetle şöyle değerlendiriyorlar: “Asiltürk MGV’yi etkilese de seçmen kitlesi muhalefet taraftarıdır. Bu yıllar içinde oluşmuş kökü Erbakan’a dayalı bir olgu.
Kürt seçmen ve demokrasi
Türkiye’nin çözemediği bu tür sosyolojik meseleler, siyasileşiyor ve siyasetin konusu olarak önem kazanıyor. Son birkaç seçimin yaklaşık bir ortalamasını alırsak, Kürt seçmenlerin yoğun yaşadığı yörelerde oyların yarıdan fazlasını HDP’nin aldığını görebiliyoruz. Belki yüzde 40-45 civarındaki bir oy da AK Parti’nin. HDP Türkiye çapında ortalama 6 milyon civarında oy alıyor. 6 milyon Kürt de muhtemelen AK Parti’ye ve diğer partilere oy veriyor.
Sol bedelini ödüyor… Sağ ne yapıyor?
Osmanlı’nın çöküş ve dağılma tehlikesiyle yüz yüze gelmesi üzerine başlayan II. Mahmut’tan bu yana yeni bir sistem arayışı sürüyor. II. Mahmut, yüzü Batı’ya dönük...
HDP ve siyaset…
Sonuçta çözümsüzlük 1 Kasım 2015 erken seçimlerine yol açtı. Türkiye 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne giden yola böylece girmiş oldu. Şimdi köprülerin altından çok sular akmış durumda. Bu kez HDP kapatma davası gündemde. 6 milyonluk bir seçmen kitlesinin tercihi söz konusu.
Amerika her şeye kadir mi?
Şimdi Erdoğan-Biden görüşmesini izliyorum. Bir kesim, bütün yaşadığımız krizlerin ve açmazın sorumlusunun ABD olduğu inancında. Bu yaklaşım iktidar tarafında olanlarda da var, muhalefet tarafında olanlarda da. Aslında bunun teslimiyetçi bir özü olduğunu söyleyebilirim. Washington her istediğini yapabiliyorsa, karşı çıkmak da anlamsız hale gelebilir.
Bizim Çocuklar: Eğitimli, disiplinli, Avrupalı…
Takımın omurgasını oluşturan gençler, Almanya’da doğan ya da büyüyen gençlerden oluşuyor. Avrupa’da yetişmiş ve/veya Avrupa’da kendini kanıtlamış bir oyuncular topluluğu... Kendi yerel kültürlerinin, göçmen ruh halinin yanı sıra, futbol dünyasındaki sıkı rekabet de onları etkiliyor. Zor koşullarda kendilerini kanıtlayarak belli bir noktaya gelebilmişler.
Kapı aralığında kritik görüşme…
ABD, YPG ile olan işbirliğini giderek güçlendiriyor. Suriye’de özerk bir Kürt varlığını kabul ettirmek noktasında ısrarcı görünüyor. Türkiye ise, bunu ülkenin güvenliği açısından bir tehdit olarak kabul ediyor. Doğu Akdeniz’de, ABD, Türkiye’nin karşısında oluşan cepheye yakın.
Direksiyona geçince…
Trafik kavgalarının ve bu kavgaların düzeyinin, gelişmişlikle bir ilgisinin olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak siyasetin daha çatışmacı şekilde yaşandığı ülkelerin insanları daha agresif oluyor. Gelişmişlikle trafik magandalığının ilişkisinin olduğu bir gerçek. Örneğin Avrupalı, kendisine edilen küfrü umursamayabilirken, ülkemizin vatandaşı küfür yüzünden cinayet işleyebilir.
100 yaşına kadar öğreten Haydar Hocam
Özdemir Sabancı’dan, Mete Akyol’a, Uluç Gürkan’dan, İlter Turan’a ünlülerin hocasıydı. Haydar Göfer hocayı geçtiğimiz günlerde 102 yaşında yitirdik. Cumhuriyet’te çalıştığım yıllarda, İstanbul’a geldiğinde bana mutlaka uğrardı. Bu arada gazetede gördüğü dil yanlışlarını takip eder, gösterirdi. Tarsus’a dönünce de mektuplarla denetimini sürdürürdü. Önümde mektuplarından birisi duruyor.
“O iş halkta…”
Halk temkinlidir. Seçtiği iktidarın değişmesi gerektiğini düşünüyorsa, kararını acele etmeden verir. Aydın, halk karar değiştirene kadar geçen süre içinde birkaç kez tercih değiştirmiş olabilir. Halk da tercihlerini yaparken bazen yanılır. Pişman olur. Ama yanlıştan dönmesini de bilir.
‘Derin Devlet’ ‘Kutsal Devlet’
Asıl olan halktır, millettir. Devlete dokunulmaz kutsallıklar yüklemektense, onu ‘halka hizmet aracı’ veya ‘halka hizmet veren bir firma’ gibi, hatta bir hizmet sektörü kuruluşu gibi düşünmek daha iyi olabilir. Devlete yüklenen kutsallık, bir otoriter zihniyetin kendini ifade etmesidir özünde.
Kıbrıs’taki ‘derin tuğla’
Çok cinayet işlendi. İki toplumu düşmanlaştırmak için çok provokasyon gerçekleştirildi. Kıbrıslılarla samimi bir ortam içinde konuştuğunuzda bu acı olayları size anlatırlar. Öldürülen iki gazeteci de Kıbrıs’ta birliği, iki toplum arasında barışı savundukları, haberleriyle provokasyonları teşhir ettikleri için Ankara’nın Kıbrıs Büyükelçisi ile Kıbrıs’taki Özel Harpçilerin hedefi haline gelmişlerdi.
27 Mayıs’ın 61. yılında
Askeri darbelerin normal karşılandığı ülkelere baktığımızda, daha çok demokrasinin yerleşmediği, çok partili rejimlerin istikrar sağlayamadığı, ekonomisi geri ülkeleri görüyoruz. 15 Temmuz 2016’daki son darbe girişimi, yenilgiye uğrasa da darbe kavramını hayatımıza yeniden sokmuş oldu. 27 Mayıs’ı gerçekleştirenler, destekleyenler, hâlâ 'olumlu' bulanlar, onu 'gericiliğe karşı bir müdahale' olarak kabul ediyorlar.
Asıl büyük uzlaşma…
Muhalefetin değişik kimlikler, değişik kültürler, değişik beklentiler içindeki toplum katlarını temsil ediyor olması, yeni bir uzlaşmanın yolunu açabilir mi? Muhafazakar kökenli, merkez sağ tandanslı, sosyal demokrat söylemli partilerle, Kürtlerin, Alevilerin, dindarların, laik modernistlerin belli bazı asgari müştereklerde birleşmesi mümkün olabilir mi?
Batı’da kopuş mu?
Türkiye’nin NATO içindeki yeri bile sorgulanır hale geldi. Bu kez roller değişti, Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefeti Batı işbirlikçiliğiyle, ajanlığıyla suçlamaya başladı. Şimdi kritik bir dönemden geçiyoruz. Sakin olmalı duygularımıza değil aklımıza öncelik vermeliyiz.
Yalnızca kendi hakkınızı demokrasi sanırsanız…
Bu tıkanmanın sebebi yalnızca iktidar değildi. Cumhuriyetçi-laik kesimin yaklaşımları da ön açıcı olmadı. Uzun yıllar boyunca korkular üzerine inşa edilen bir muhalefet stratejisi görmüştük. Döndü dolaştı, iktidar aynı noktaya geldi. Muhalefetin AB süreci, Kürt meselesi, Ermeni meselesi, Aleviler gibi konularda iktidarın gerisinde kaldığı bir dönem var.