GÜNÜN YAZILARI

Arkadaşlıktaki saadete dair

Bir müşkülat çıktığında arkadaşlarımızı yardıma çağırabiliriz, bir hüzne düştüğümüzde arkadaşlarımıza sığınabiliriz. Salt mutluluklarımızı değil mutsuzluklarımızı da arkadaşlarımızla paylaşırız. Bir felakete duçar olduğumuzda, başımız dara düştüğünde arkadaşlarımıza müracaat ederiz. Bittabi bunların hepsi kıymetlidir, ancak bunlardan öte bir arkadaş, sırf varlığı ile mutluluk sebebidir.

Oppenheimer filminin devamı: Nükleer bombalar Türkiye’de…

Türkiye 70 yıldır Oppenheimer’ın icat ettiği nükleer bombalarla yaşıyor, Türkiye’nin son 70 yıllık hikayesi soğuk savaş ve nükleer silahlanma mücadelesi olmadan yazılamaz. Ama soğuk savaşın cephe ülkesinde bu yakın tarih bugüne kadar sansürsüz, açıkça konuşulmadı, arşivler ortaya çıkmadı. Bu da sadece konuya uzun bir giriş yazısı. Ama merak etmeyin; oppenheimer’ı henüz izlememiş olanlar için spoiler yok. Çünkü tüm bunlar filmin kapanış jeneriğinden sonra yaşandı.

Barbara Millicent Roberts, namıdiğer Barbie: 64 yaşında bir stil ikonu

Barbie’yi özel kılan, ancak 2000lerden sonra bize batmaya başlayan bu ince belli uzun bacaklı gerçekdışı “mükemmellik” tasviri değildi. Piyasaya çıktığında (1959), Barbie, 50ler ABD’sinin itaatkar, munis, Pleasantville’e yaraşır ev kadını stereotipine bir başkaldırı gibiydi. 60’ların kız çocuklarına “istediğin her şeyi olabilirsin” cesaretini veren bir bebekten bahsediyoruz. Örneğin astronot Barbie, 1965’te piyasaya çıktığında, NASA’da ilk kadın astronotların eğitime başlamalarına daha 13 yıl vardı. Şimdi biz de, 64 yılın pop kültürüne pembe kalemiyle imza atan bu kahramanın önemli stil anlarında tatlı tezatlarla dolu bir yolculuğa çıkalım.

Bir başörtüsü meselesi: Örtüye veda

Başörtüsü inancın konusuyken, diğer yönüyle bireysel bir tercihken bu kez toplumun, siyasetin nesnesi ve ülkede neredeyse nefes alan her canlının üzerinde yorum yapabileceği bir konu haline geliyor. Başörtüsü uzun yıllar boyunca yasaklanarak kadınlar için çok ağır, taşıması zor bir “yük” haline getirildi. Sonra dindar kesim tarafından siyaset arenalarında bir savaş aracı olarak kullanılarak başörtülü kadınların yükü artırıldı. Buradan bakınca, “bu kadınlar başını niye açıyor?” gibi bir soru sormak, abesle iştigal olabiliyor. Çünkü o artık Allah’ın emri başörtüsü değil, garip biçimde, başını örtmeyen yığınlar tarafından ağır bir yük haline getirilmiş bir nesne!
- Advertisement -

Meclis’te gizlenen cinayet: Deli Halit Paşa

Çerkes Ethem, Yozgat’ta yaptığı bir konuşmada Ankara'ya geldiğinde Mustafa Kemal için "Büyük Millet Meclisi Reisi'ni Meclis'in kapısında asacağım" sözlerini sarf etti ve bu sözler hemen Ankara’ya ulaştı. Komitacıların blöf yapmayacağını tahmin eden Mustafa Kemal, Çerkes Ethem’in tehditlerinden oldukça rahatsız oldu ve onun gibi komitacılığı iyi bilen, çete ve gerilla taktiklerini uygulayan bir teşkilâtçıdan faydalanmak istedi. Sivas Kongresi sırasında yararlandığı Deli Halit buna en uygun kişilerdendi. Sonra Meclis’e giren Halit Bey, gergin, kabına sığmayan, elinde silâh, tenkide tahammülü olmayan ve patlamaya hazır bir tabanca gibiydi. Askerlikte üst eleştirilemezdi ama Meclis’te herkes birbirini eleştirebiliyordu. 1925 yılında bir gün Meclis’teki görüşmelerden birinde yine sinirlerine hakim olamadı.

En Son Çıkanlar