Anayasa Mahkemesi, 2020 yılında Yükseköğretim Kanunu’na eklenen ve vakıf üniversitelerinin faaliyet izinlerinin geçici olarak durdurulmasını ve kaldırılmasını düzenleyen kurallar Anayasa’nın 130. maddesine aykırı bulunarak iptal edildi. Faaliyet izninin kaldırılmasına ilişkin kural, şimdiye dek yalnızca 2020 yılında Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasına dayanak olmuştu. İdare hukukçusu Kasım Ocak, iptal kararının ne anlama geldiğini Serbestiyet için yazdı
2020 savaşının Ermenistan’ın yenilgisi ile sona ermesinden sonra iki tarafın liderleri Aliev ve Paşinyan St.Petersburg’da buluşup barış anlaşması fikri üzerinde anlaştılar. Şimdiye kadar nisbeten kısa olduğu söylenen anlaşma için yedi taslak teati etmişler. Azeri tarafının “hadi” diye itelemesine rağmen Ermeni tarafı sanki işi ağırdan alıyor. Bunda Ermenistan iç politikası mı yoksa Rusya’nın menfi baskısı mı etken bilemiyorum. Barış anlaşması olunca Türkiye-Ermenistan ilişkileri de normalleşecek ve Ermenistan’ın yararına olacak.
Öğrencilik, bir zamanlar, gerçekten bir statüydü. Artık değil. Öğrenciliğin elitizmini yapmanın hiçbir zemini kalmadı. Bazı öğrencilerin “Okumuluz müze değildir, gezilmez” gibi yaklaşımlarının toplumda veya siyasette destek bulacağını sanmıyorum. Üniversitelerin algılanma şeklinde yaşanan “normalleşme”, bize özgü değil. Almanya gibi ülkelerde üniversite öğrencilerinin toplam nüfusa oranı bizdekinden çok az. Artık üniversite bir “kutsal bilgi tapınağı” değil. “Elit” algılanan bir yer değil.
Birkaç gündür “FETÖ’den ihraç 450 yargı mensubu göreve döndü” veya benzer başlıklarla haberler paylaşılıyor. Danıştay 5. Dairesi, ihraç edilen 5.000 yargı mensubundan 450’sine kabul kararı vermiş, oranı %9 yapıyor. Yani Danıştay 5. Dairesi, OHAL Komisyonu’ndan bile düşük oranda mesleğe kabul kararı vermiş. Üstelik 8 yıla yakın zaman diliminde Danıştay 5. Dairesi’nce toplam iade edilen yargı mensubu sayısı, sanki bir defada iade edilmiş gibi anlatılıyor. Danıştay Dairesi’nin kararı da kesin değil. Peki 5000 yargı mensubu neden ihraç edilmişti?
Dizi, Kleopatra’nın dilbilim çalışan bir akademisyen, çok sayıda dile hakim güçlü bir entelektüel olduğunu vurguluyor. Onu fettan, erkek avcısı gibi gösteren anlatılar bu diziyle alt üst oluyor ve bir dünya lideri gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Kraliçe dünyanın birçok ülkesinin baş şehrini ziyaret etmiş. Roma İmparatorluğu ile karşılaştırıldığında Mısırlı kadınların erkeklerle neredeyse eşit haklara sahip olduklarını görüyoruz. Mısırlı kadınlar istedikleri erkekle evlenebiliyorlardı.