İstanbul Kongresi Ekrem İmamoğlu’nun hakimiyetinde geçti. Sezgin Tanrıkulu’nun sitemlerle dolu konuşması kongreye damgasını vurdu. Canan Kaftancıoğlu’nun kadın siyasetçilere “Çıkın konuşun, siyaseti erkeklere terk etmeyin” çağrısı anlamlıydı. Medyaya kavgalı bir ortam havası yansıdı. Benim gözlediğim gayet sakin bir hava vardı. Gerilim yoktu. Tartışmalar gayet yumuşak bir iklim içinde cereyan ediyordu.
Anayasa Mahkemesi Ferhat Kara ve Adnan Şen başvurularında ByLock konusunda 2 ayrı kapsamlı karar verdi ve diğer tüm başvurularda bu kararlarından birine veya her ikisine atıf yaptı. AİHM de Yalçınkaya kararında AYM’nin her iki kararına atıf yapıyor, geniş bir şekilde irdeliyor. AYM’nin 2 kararını AİHM’in Yalçınkaya kararıyla ve paragraf numaralarını da vererek incelemek umarım ilgililere fayda sağlayacaktır.
Türkiye halkı barış, huzur ve refahla bağlantısı kurulduğunda, değişmeyecek gibi görünen katı ideolojik ve kimliksel tutumlarını kolayca gevşetebiliyor ve hatta yaralı benliğinin müsebbibi olarak gördüğü Batı’ya bile farklı bir nazarla bakabiliyor. Bu bahiste yakın tarihte yaşanan en çarpıcı örnek Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin (AB) bir parçası olmaya doğru gittiğine inanıldığı dönemde her kesimden insanın bu sürece verdiği destek… AB örneği, yaralı benliğin izalesinin ille negatif bir milliyetçilik üzerinden gerçekleşmek zorunda olmadığını gösteriyor.
Amedspor hemen her maçını, çoğu Süper Lig takımına nasip olmayan kalabalık bir taraftar kitlesinin önünde oynuyor. Takımın iddiası arttıkça, taraftarın sayısı artıyor. Altı haftalık sürede oyun aklı ve performansıyla göz doldurdu. ‘Bu seneyi o sene’ yapmak adına şartlar müsait, seyirci zaten dünden hazır.
Önümüzdeki dönemde AB bir şekilde değişimden geçecektir. Üye sayısı 36'ya çıkabilecek olan bir AB’nin sıklet merkezi iyice Doğuya kayma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Brüksel’deki görevim sırasında o zamanki Konsey Genel Sekreteri eski tüfek Fransız diplomatı Pierre de Boissieu bir görüşmemizde 32 üyeli bir AB’nin 11 üyesinin Balkan, sekiz üyesinin de eski Yugoslav Cumhuriyetlerinden oluşması gerekeceğini, böyle bir şeyi düşünmenin dahi mümkün olamayacağını, bu ülkeler için üyeliğe alternatif formüller bulmak gerekeceğini söylemişti. Böyle formüller şimdiye kadar bulunamadı, çözüm yeni üye almamakta arandı. Ancak Ukrayna savaşından sonra bunun da bir çözüm olmadığı anlaşıldı. Bakalım bu defa başarılı olunacak mı? Bu arada tartışmaların hiçbir yerinde Türkiye’nin adının geçmediğine de tekrar dikkat çekmekte fayda var.