AKP yaşasaydı, 21. yaşını idrak etmiş olacaktı. Bu yirmi bir yılın bilançosu hakkında sayfalarca yazıldı, saatlerce konuşuldu. Hâlbuki üzerinde yazmaya, konuşmaya değecek herhangi bir parti yok ortada. Sorulması gereken soru, bence çok başka. Memlekette CHP diye bir parti var. Bu partiye muhalefet eden hareketler hızlı bir yükseliş sergiliyor. Kısa süre içinde tefessüh edip çözülüyorlar. CHP orada durup duruyor. Neden?
2023 seçimlerine 10 ay kala Türkiye’yi dünyanın en yüksek beş enflasyonundan birine ulaştırmış AK Parti hala iktidarın en güçlü alternatifi. Erdoğan da hala karşısına çıkarılan bütün adaylarla başabaş yarışan, en iddialı Cumhurbaşkanı adayı.Eğer muhalefet bugün “AK Parti 21 yıl sonra neden hala birinci parti” sorusu üzerine serinkanlılıkla düşünmezse, 2023 seçimleri sonrası bu soru üzerine düşünmek için herkesin çok vakti olacak.
AK Parti açısından 21 yılın en hazin yanı, bir zamanlar CHP’de en çok eleştirdiği şeye dönüşmesi, yani bir devlet-partisi olmasıdır. Evet, AK Parti bugün dört dörtlük bir devlet partisidir. Devlet partilerinin ideolojik katılıkları yoğunlaşır ve toplumsal refleksleri zayıflar. AK Parti’nin de yaşadığı bu; devlet katında güçlendikçe toplum nezdinde güç kaybediyor. O nedenle o çok sözü edilen “fabrika ayarlarına dönmek” AK Parti için o kadar kolay bir iş değil. Zira ne fabrika eski fabrika ne de ayarlar eski ayarlar…
Paşabahçe vapuru Büyükşehir Belediyesi tarafından “restore” edilmiş. Buna çok sevindim. Paşabahçe gibi gemiler şehrin anıtları. Paşabahçe de İstanbul’un son güzel vapurlarından biri. Ama restorasyon başka bir uğraş. Bu yapılana restorasyon değil, işlevsel yenileme denebilir. O bile tam değil. Çünkü yenileme de bir tasarım uğraşı. Bunu birileri İmamoğlu’na söylemeli. Ama kim söyleyecek?
Levent Göktaş’ın askerlik yaşamı, iki başka orgeneralin dahline rağmen, Yaşar Büyükanıt’ın bastırmasıyla 2004’te son buluyor. Görüldüğü gibi “sadece albay” olmayan bir albaydan bahsediyoruz. Durumu konusunda orgenerallerin sürtüşmelere girdiği bir albay. Ama sorulması gereken en önemli şey şu: Yaşar Büyükanıt’ın Göktaş hakkında bildiği ve Aytaç Yalman’ın bilmediği şey neydi? Daha da önemlisi ise şu: İlker Başbuğ, o şeyi biliyor muydu?