GÜNÜN YAZILARI

Otoriter liderlere karşı geliştirilen çareler: Teknokratik liberalizm, ‘daha az halk’ formülü, bürokratik sosyalizm

Otoriter liderlere karşı geliştirilen ve henüz nüve halindeki ‘çare’lerin taşıdığı radikal ton aslında hiç şaşırtıcı değil, çünkü neticede kültürel sınıflar arasındaki bir mücadeleyle karşı karşıyayız. Kimse kimseye iktidarını kavgasız-dövüşsüz teslim etmez. Bu ‘sınıf savaşı’nın önümüzdeki yıllarda daha da keskinleşeceğinden kimse şüphe etmemeli.

Hâlâ hangi yüzle mi konuşuyor?

Aslında temelde eli CHP’ye gitmeyen, bağnaz diye eleştirdikleri muhafazakarlardan pek farkları yok. Çünkü karşı tarafta doğuştan bir kusurluluk, varoluşsal bir defo görüyorlar ve asla değişemeyeceklerini düşünüyorlar. Bu önyargıya da öngörü dememizi bekliyorlar.Hayat uzun, bazen önyargılar haklı da çıkabilir. Hele de söz konusu olan 22 yıla varmış bir tek parti iktidarıysa. Nasıl 27 yıllık tek parti CHP iktidarının her 10 yılı birbiriyle aynı görülemezse, 22 yıllık AK Parti iktidarı da ilk gününden son gününe kadar düz bir çizgide görülemez.

Komünizm: Nasıl geldi, nasıl gitti?

Rafımda duran kitaplardan biri Sovyet ve Rus tarihi uzmanı Britanyalı akademisyen Archie Brown’un 2010 tarihli “The Rise and Fall of Communism” adlı eseriydi. Ne yazık ki Türkçe’ye tercüme edildiğine rastlamadım. Yayınlandığında satın almış ve fakat unutmuşum. Brown Rusya’daki devrimin esasında kaçınılmaz bir şey olmadığını, Birinci Dünya Savaşı gerçekleşmemiş olsaydı Rusya’nın Batı Avrupa ülkeleri gibi piyasa ekonomisi çerçevesinde kalkınmasının pekala mümkün olabileceğine inanıyor. Hatırlatmaya gerek yok. İkinci Dünya Savaşı öncesindeki dönemde komünist partiler Macaristan’daki kısa bir dönem hariç hiçbir yerde başa geçemediler. Zaten Leninizmin temelinde demokrasi yoluyla başa gelmekten ziyade devrim vardı. Devrim de Sovyetler Birliği dışında Avrupa’da hiçbir ülkede gerçekleşmedi.

Fetret devri

Dört bir yandan sıkıştırılıyor DEM Parti; dağın gölgesi, devletin baskısı, tabanın itirazları ve bileşenlerin farklı öncelikleri gibi mevzular partinin rahat bir nefes almasını engelliyor ama parti de bu sıkışmışlığı aşacak bir yol haritası geliştiremiyor. Parti bir fetret devrinden geçiyor ve tanık olunan gelişmeler, kısa vadede bu fetret devrinden çıkılacağına dair umut vermiyor.
- Advertisement -

“Artık günün orta yerinde de sevinivermeler kalmadı.’’

Füruzan ile 14-15 yaşlarında, parasız yatılıda okurken tanıştım. Zaten onu tanıma sebebim de Parasız Yatılı kitabıydı. Özellikle kitaptaki Parasız Yatılı isimli öykü beni çok mutlu etmişti. Kitap sanki kaldığım devlet yurdunu tarif ediyordu. Gecenin Öteki Yüzü beni adeta çarptı. Bu kitaptan sonra gündüzün, gecenin evladı olduğuna karar verdim. Batılılaşmaya ironik yaklaştığı Özgürlük Atları’nda ‘’Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık’’ diyordu. Füruzan olarak var oldu ve Füruzan olarak gitti. Anne ve babasının soyadlarını bile almadı.

En Son Çıkanlar