GÜNÜN YAZILARI

Tanrının sopası deprem! veya felaketlerden din devşirmek!

Deprem, hastalık gibi musibetleri (isabet eden demektir!) metafizik açıklamalarla yani günaha bağlayarak ele almak kişisel tercih olabilir. Bana göreyse bu tamamen batıl inançtır. Ama şahsi görüşe sahip olmak ve bunu ifade etmek hususunda kimse kimseye karışamaz. Lakin otorite işin içine girince bu zihniyetin çıktısı olan ifadeler, sınır çizgisinin ihlali anlamına gelir.

Acı ve çaresizlikten nefret üretmek

Doğal afetlerin ortaya çıkardığı dayanışma ve yardımlaşma atmosferinin ülkeler arasındaki husumeti azaltması ve ülke içindeki sosyal gerilimleri azaltması mümkün olsa da, özellikle ekonomik kriz dönemlerine denk gelen afetlerin, yabancı düşmanlığı ve sosyal fay hatlarından beslenen komplo teorilerinin çok hoşlandığı ortamlar oldukları bir gerçek. Türkiye’de deprem sonrasında meydana gelen üzücü yağmalama ve hırsızlık olaylarından dolayı sığınmacıların suçlandığına ve hedef haline getirildiğine dair haberleri okuyunca tam 100 yıl önce Japonya’da yaşanan 1923 Kanto Depremi’ni hatırladım.

‘Kutsal devlet’ doğal afet çıkmazında

Devlet-toplum ilişkisi, sorgulanmaya başlandı. Anlaşılan bu tartışma önümüzdeki dönemde gelişerek devam edecek. Her devlet, dayandığı toplumun gelişmişlik düzeyiyle orantılı şekilde yapılanır. Bazen başarılı bir önderlikle toplumsal birikimin üstüne çıkılabilir. Bazen de kriz olur, birikimin altına inilir. Devlet eğer iyi örgütlenmezse, kolektif bir akılla hareket etmezse, bir arıza anında, bozuk araba gibi yolda kalır.

Yardım duygusunu şeytanlaştırmak ve bundan siyasi zarar görmemek!

Pandemide gördük, daha sonuçlanmadı ama depremde de görmekteyiz: Siyasetçiler kendilerinden olmadığını düşündüklerinin yardım gayretlerini şeytanlaştırıyor ve fakat bundan siyasi bir zarar görmüyorlar; taraftarları onları ayıplamıyor. Bir toplumun ahlaki ayarlarındaki bozulmanın büyüklüğünü bundan daha iyi ne anlatabilir? Peki neden böyle oldu? Neden böyle oluyor?
- Advertisement -

Başımıza çöp mü yağsın taş mı?

6 Şubat depreminden önceki günlerde Sinan Ateş için adalet istiyor ve asıl sorumluların da yargılanmasını talep ediyorduk. Şenyaşar ailesinin annesi Emine Şenyaşar adliye önünde adalet nöbeti tutuyordu. Emine Şenyaşar’ın adliye önündeki adalet nöbeti ve feryadı ile 6 Şubat depremi sonrasında enkaz başında yakınlarını bekleyenlerin nöbetleri ve feryatları arasında hiçbir fark göremiyorum. En temel hakkımız olan yaşam hakkı tanınmayınca, başımıza alevler içindeki çöpler yağarak mı, taş yağarak mı ölmeyi dahi tercih edemediğimizin farkında mıyız? Velhasıl, hukuku enkaz altından çıkarmadan her afette enkaz altında kalmamak mümkün olacak mı?

En Son Çıkanlar