İktidarın mutlak gücünü artırmayı ve sivil-siyasi muhalefeti elden geldiğince etkisizleştirmeyi amaçlayan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, son derce eklektik bir yapıya dayanıyor. Hemen her sistemde iktidara yarayan hangi unsur varsa, bu unsurların seçilip sisteme monte edildiği görülüyor. Bütün yetkiler tek bir odakta, cumhurbaşkanında toplanıyor. Sistemde cumhurbaşkanını sınırlayacak herhangi bir denge ve denetleme mekanizması bulunmuyor.
Hz. Musa ve Firavun kıssasındaki yeni farkettiğim bir detay, binlerce sene öncesinden bir olay gibi değil de, bugünün de bir gerçeği olarak gözüküyor gözüme... Koca bir topluma yönelik büyük bir zulmü örtmeyi hedefleyen ve aslında bu zulmün sonucu olarak ortaya çıkan münferit bir ‘iyilik’ fotoğrafı... O fotoğraf üzerinden oluşturulmak istenen bir izlenim ve yine o fotoğraf üzerinden üretilmek istenen bir borçluluk psikolojisi: “Sayemde...” “Sayemizde...”
Şampiyonluk adayı iki erkek rakibi, içinde bol hamaset ve milliyetçilik barındıran, mağduriyet soslu konuşmalarla sevenlerinden oy istediler. Buna karşılık Nisa, hiçbir zaman mağduriyete sığınmadı, parkta oyun oynayan, bundan keyif alan bir insan oldu. Türkiye’de değişim isteyen muhalefetin Nisa’nın Survivor serüvenine bakmasında yarar var. O değişime açık, bunu yürekten isteyen büyük kitleler hazır.
“Elimizde iktidarı belirleyecek güç var, ne duruyoruz?” şeklinde bir ruh hali, HDP dışından da teşvik edilerek bir gerilim konusuna dönüşüyor. Kongre konuşmalarında Millet İttifakı temel eleştiri ve uyarı alan taraf oluyor. “Ya bizimle olursun ya da ilk turda bağımsız gireriz” diye tepkili çıkışlar devam ediyor. İşin gerçeği, Millet İttifakı’nın adayı belli olana kadar bu hava sürecek.
3 Temmuz 1993’te Meclis’te konuşan başbakan Çiller Sivas Katliamı ile Van’daki bi otel yangınını birbirine karıştıracak kadar duyarsızdı. İnönü, devletin müdahelesini savunmuş, diğer liderler Aziz Nesin’i suçlamıştı. 29 yıl sonra bu amalar ayıp hale geldi.