Neredeyim? “Dış” korkusunu yazıyordum, çeşitli açılardan. Önemli, çünkü otoriter rejimler ve eğilimler tarafından çok kullanılıyor. Dünya, insanlık, başka ülkeler, uluslararası kamuoyu… sürekli umacı gösteriliyor, bir tür kültürel ve zihinsel, politik ve psikolojik izolasyon uğruna. Bu da, sürekli ergen, korkulu, güvensiz tutulmak istenen bir toplumun, “iç” uygulamaları sorgulamaksızın kabullenmesinin zemini haline getiriliyor. “Dünyada yerini düşmanlıkla alacaksın!” Öyle mi? Bazen düşünüyorum, bunun zıddında, gerçekten özgüvenli ve dolayısıyla barışçı bir Türkiye’yi görebilecek miyim diye. Artık sanmıyor, ummuyorum.
Muhalefet ise ortak adayı koşullar iyice olgunlaştıktan ve seçimler yaklaştıktan sonra saptamaktan yana. Ortak adayın sadece ılımlı merkez seçmenine değil hem Kürtlere hem ülkücü seçmene hem de AK Parti’ye küskün muhafazakarlara makul gelebilecek bir isim olması önem taşıyor.
Bugün Serbestiyet’in yerli ve milli gazetecilik sorumluluğunu yansıtan müstesna bir haberciliğini konu edeceğim ve tabii ki iltifat noktasında sözümü esirgemeyeceğim. Beni fazlasıyla heyecanlandıran haberin başlığı şuydu: “Bu yayın yabancı ajan işlevi görev bir medya tarafından üretildi”. Fark ettiniz mi? Beni adeta çarptı… Başlığı atan editör bilinçli bir oynama yapmış, ‘gören’ kelimesini ‘görev’ olarak düzeltmiş.
Gene Attika bölgesinden, siyah zemin üzerine kırmızı figürlü bir çömlek dekorasyonu. Solda yetişkin, sakallı bir erkek, bir “erastes” (sevici diyelim). Sağda genç bir oğlan, bir “eromenos” (Osmanlı karşılığı mahbûb olabilirdi). Livata yok; başka her şey var. Resmin sadece üst tarafını verebiliyorum. Daha aşağıda, Eski Yunan’ın “paiderastia” kültürüne özgü, duhulsüz bir eşcinsel ön-sevişme yaşanıyor.
Büyük büyük dedem ağaçtan inen, iki ayak üstünde yürümeye çalışan tipleri uyarmaya çalışıyormuş… “Bu gittiğiniz yol, yol değil” diyormuş onlara. Onlarsa büyük büyük dedeme ceviz gibi çeşitli kabuklu yemişler fırlatarak, büyük büyük dedemin hareketlerini küçük düşürücü figürlerle taklit ederek, kendi aralarında gülüşerek, aşağılayıcı bakışlarla karşılık vermişler. Büyük büyük dedemin söylediği özetle şuymuş: “İki ayak üstünde durmak bize göre değil, bütün gün muz yemekten şikâyet etmek anlamsız, kişi bir kere insan oldu mu bir daha maymun olamaz, aman dikkat…”