Gelenek ile din, muhafazakârlık ile dindarlık arasındaki gerilimi görmemiz ve irdelememiz gerekiyor... Bu, en başta dindarlar için gerekli. Çünkü muhafazakâr reflekslerin gölgesinde dindeki fıtrîliğin, insanîliğin ve adalet hassasiyetinin aşındırıldığı şu süreçte başta gençler olmak üzere toplumun geniş kesimleriyle dini konuşabilecekleri bir alan açabilmeleri ancak böyle mümkün olacak.
“Hukuk, doğal bir meşru müdafaa hakkının organizasyonudur. O, ortak bir gücü, bireysel güçlerin yerine geçirme organizasyonudur. Söz konusu ortak gücün amacı, sadece bireysel güçlerin doğal ve meşru olarak yapmaya hakkı olan şeyleri yapmakla sınırlanmıştır: Kişilik, özgürlük ve mülkiyet haklarını korumak ve adaletin hepimize hükmetmesini sağlamak.”
Elinizde “her şeyin mesulü insan, her şeyin çözümü de eğitimde” gibi bir hikâye olduğunda, silahlı adamlarının eşliğinde caka satan belediye başkanı ile bir minibüs şoförü aynı görünüyor gözünüze ve örgütlenme tarzını değiştirerek ancak çözülebilecek problemleri de eğitimle çözmek gibi manasız projelere gönüllü yazılıyorsunuz.
Derin siyasi konulara dalmak üzereyken ara verdik. Karanlık basmadan yeniden yola koyulduk. Arabada bu kez beş kişiydik. Yolda sohbeti sürdürmek amacıyla iki kişi daha ekibe katıldı: İş insanı Nazmi Ergin, taziye evinden Salih Erişgin. Van’daki değişim ve canlanan gece hayatı, aynen Erciş’te de yaşanıyor. İranlılar Erciş’i de şenlendirmiş. Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün (DPI) toplantısında, bölgenin çatışmalardan geçmiş olmasının turistik değeri de konuşuldu.
Van, yakın geçmişe kadar muhafazakar sayılabilecek bir kentti. Günümüzde giderek değişen, yenilenen bir kimliğe bürünüyor. İranlı gençlerin Van’a bir dinamizm kazandırdığını, İranlı turistlerin katkısıyla Van’da dışa açık bir kültürün oluştuğunu söylemek mümkün.