Bu söyleşide konuğumuz Nigar Göksel, konumuz ise Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan ilişkileri. Göksel, kariyeri boyunca Türkiye’de ve yurtdışında sivil toplum alanında ve uluslararası ilişkiler araştırmalarında çalışmış, özellikle Kafkasya ve Türkiye konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından. Ayrıca benim neredeyse 40 senelik arkadaşım. Bu söyleşiyi onunla uzun zamandır yapmak istiyordum, yoğun programı arasında vakit ayırdığı için kendisine minnettarım. Kafkasya hakkında yerel ve geniş bir networke dayanan tecrübesini bu sayfadan aktarabilme fırsatı bulduğumuz için de ayrıca memnunum. Zamanlama açısından önemli bir gelişmeye denk geldik; söyleşi yayına girmeden bir gün önce Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın 20 Haziran’da Ankara’ya gelerek Erdoğan ile görüşeceği haberi geldi. Bu görüşme Ermenistan’dan Türkiye’ye ilk resmi devlet başkanı ziyareti olmasının önemini taşıyor. Burada yer alan değerlendirmeler tarihi ziyaretin sunduğu potansiyelleri anlamamız açısından ışık tutucu olacak. Göksel’in bilgi ve birikimini derinlemesine ve samimiyetle paylaştığı bu röportaj, kendisine de söylediğim gibi, umarım bir anı kitabının ilk adımı olur. Keyifli okumalar...
Avrupa’daki aktivistlerin başlattığı ve Türkiye’den de doktorların, sivil aktivistlerin katıldığı Global March To Gaza (Gazze’ye Küresel Yürüyüş) Tunus’tan harekete geçen kara konvoyu ve Akdeniz sularında ilerleyen Madleen ile koordineli olarak Mısır üzerinden Gazze’ye ulaşmayı hedefliyor. İsrail’in düzenlediği ablukayı kırmayı, açlık stratejisini kamuoyu baskısı ile geriletmeyi amaçlıyor. Küresel Gazze Yürüyüşü’nün yapısını rotasını ve takvimini Türkiye temsilcisi Dr. Hüseyin Durmaz ile konuştuk.
Doğan Gürpınar, Türkiye’de liberalizmin serencamını incelediği yeni kitabı “Zincirli Hürriyet Diyarında”yı Serbestiyet kanalında Onur Erkan'a anlattı: “Fransız Devrimi’nden sonra ‘liberte’ kelimesi, ilk olarak ‘serbestiyet’ diye çevrildi. İnsanların ‘serbestiyet’ istemesi geleneksel bir düzende tehdit algılandı. Yıkıcı, nifak sokucu, fesat bir kavram olarak görüldü. Namık Kemal’ler muhtemelen bundan dolayı hürriyet kelimesini tercih ediyor. ‘Serbestiyet’in negatif algısı olmasa belki de o duygu yoğun kelime ‘serbestiyet’le karşılanacaktı.”
Siyaset bilimci ve yazar Mümtazer Türköne, “Cemaat”in de PKK gibi kendini feshetmesi tartışmaları ve barış sürecini Serbestiyet kanalında değerlendirdi: “’Cemaat’ kendini feshetmeli. Hiyerarşisi ve tepesinde emir komuta eden bir heyetin olduğu bir yapı her şeye açık hale geliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin perspektifinden bakarsanız, böyle bir yapı yabancı servislerin operasyonlarına da açık bir malzeme oluşturur. (Barış süreci) İnfaz düzenlemesindeki yalpalama, sürecin nasıl yürüdüğüyle ilgili fotoğraf veriyor. Sürecin yürümesi için hukuka dönüş gerekli. İktidarın araçlarını kaybedecekleri için ayak diriyorlar.”
Av. Levent Mazılıgüney, infaz düzenleme paketinde son dakikada yapılan değişiklikleri Serbestiyet’e değerlendirdi: 60 kişilik bir koğuşta her bir mahpusun eşyalarını topladığını bir mahpus yakını iletti. Mahpus aileleri de bayram için hazırlık yapmaya başlamıştı çoktan. Maalesef siyasetin oluşturduğu beklenti hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Mahpusların toplanan eşyaları tekrar dolaplarına kaldırıldı. En az bir milyon kişi bayrama buruk girecek. Suç tipine göre yapılması bile bu aşamada anlamsız olan tartışmaların, aynı suçları işledikleri iddia edilen farklı insan gruplarına yönelik yapılması ne hukuki ne de insanidir.