Türkiye özellikle 2016 sonundan itibaren bugünlere kadar gelen süreçte dünyaya “bir ekonominin çok yanlış yönetilmesi”nin somut bir örneğini sunmuş oldu. Ekonomi bütünlüklü bir stratejiden mahrum ve tutarsız kararlarla, çok berbat bir şekilde yönetildi.
İzliyor ve hissediyorsunuzdur; Serbestiyet, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan dindar kadınların sesini duyurmaktan büyük bir memnuniyet duyuyor. Dindar kadınların satıhtan yüzeye çıkıp görünür hale gelen direnişleri karşısında sadece erkek dindarlar değil, “fıtratlarının” buna elverişli olmadığını düşünen seküler kadınlar da çok şaşırmış olmalı.
Görüntü, karizma, hitabet ve hazır cevaplık liderliğe oynayan bir siyasetçi için önemli artılardır. Muharrem İnce’de bunların olduğunu yakın geçmişte gördük. Ama aynı seçimde bunların yetmediğini de gördük.
4 Ağustos günü Almanya, daha önce Alman Sağlık Bakanı’nın söylediği gibi, Türkiye genelinin vaka sayısını değil, bölgesel olarak açıklanan vaka sayılarını inceledi ve vaka sayıları düşük görülen İzmir, Manisa, Aydın ve Antalya'ya seyahat kısıtlaması kaldırıldı. Aynı günün akşamı da Türkiye’deki günlük vaka sayısı birden 995’ten 1083’e çıktı ve günlerdir de 1100’ün üzerinde seyrediyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Asya Afrika İslam Devletleri Konfederasyonu’nun (ASRİKA) toplantısına takılıp konuşma yapabiliyor. Bu örgütün “Anayasa”sına bakınca, bu katılım çok tehlikeli bir hal alıyor.