Türkiye, zulmünü öç alma duygusu yaratmadan bitiremeyen iktidarların ‘nöbetleşe zorbalık’larının ülkesi… AK Parti de ne zamandır böyle bir iktidar ve böyle iktidarların hep yaptığı gibi önüne hangi çivi gelirse onu en derine çakmaya çalışmaktan başka çaresi yok. Epeydir belliydi bu, fakat Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik son seferberlik, ortada hiçbir ‘acaba’ bırakmadı.
Bugün Türkiye’de işkenceyi ve kötü muameleyi hoş gören, sorumlularını cezalandırmaktan imtina eden ve giderek koyulaşan Kürt karşıtı bir iklim var. İktidarın müsebbibi olduğu, muhalefetin ise karşısında sessiz ve etkisiz kaldığı bu iklim, insanlığı da hukuku da helikopterden düşürür. Maalesef, olan budur.
Yabancı spekülatörlerin oyun alanı bahar aylarındaki SWAP kararlarıyla tümüyle kapatıldıktan sonra, işin içinde yabancılar yokken, büyük oranda yerlilerin döviz talebi sebebiyle dövizin yine arttığı görüldü. Ekonomi yönetimi BDDK’nın son SWAP kararıyla dövizin yükselmesinin bir "dış güç" operasyonu olduğu tezinden vazgeçmiş oldu. Dün “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinden vazgeçen ekonomi yönetimi bugün de “dış güçler” iddiasını bir kenara bırakmış oldu.
Rejimin kendine tehdit gördüğü kişilere yaptıkları dile getirilirken, İsrail’in bu rejime silah ve istihbarat teknolojisi desteği vermesi eleştiriliyor. Vietnam rejimi binlerce insana işkence etmek veya binlerce insanı kaçırmak yerine belli başlı kişiler üzerine odaklanarak baskı kuruyor.
Merkez Bankası’nın bugünkü faiz artışı, ekonomi yönetiminin epeydir uzaklaştığı rasyonaliteye biraz olsun yaklaştığı anlamına gelebilir. Ancak hem geçmiş enflasyon seviyesinin hem de gelecekteki enflasyon beklentisinin altında kalan bir faiz seviyesiyle TL’nin korunabilmesini bekleyemeyiz. Bugünkü faiz artışının psikolojik etkisi kısa bir süre devam etse de dövize yöneliş sürecektir.