“Öyle yumuşatacağım,Öyle arıtacağım ki huyumu husumu,”Diyor yaşlı münzevi,“İki avuç balçık kalacağım sonundaİki avuç kara balçıkÇömlekçinin çarkında. Sonra, kollarımı sıvayıp,Gözü de, gönlü de daha az yoranVe...
Yeni görevi, kimliği ve ideolojisi ile ismi de değişecekti. Hacı Bekir ismini alacak, dış görünüşünü değiştirecekti. Baas subayı iken ihmal etmediği tıraşların sonu gelecek, sakallarını uzatacaktı. “Gölgelerin efendisi” lakabı olacaktı.
Baskın Oran yazısına; “Demokrasi, hukuk, ahlak ve devlet düzeni açısından bir çöküşün örnek-olayı olarak Diyadin hadisesi mümtaz yer tutacak” diye başlıyor ve devamında konuyla ilgili bilgilerin eksik, karışık ve tutarsız olduğuna göndermeyle asıl vuruşunu yapıyor; “Artık bunların üstüne herhangi bir şey yazmak lüzumsuzdur, fazlalıktır,“zaittir..”
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın geçen hafta sonu bu başlık altında Diyarbakır’da düzenlediği sempozyuma, “Farklı coğrafyalardaki etnik kökenli silahlı çatışmalar ve çözüm süreçleri” ile ilgili oturumda İspanya’nın barış deneyimini konu alan bir sunum yapmak üzere katıldım.
Mustafa Akıncı’nın “yavru vatan değil kardeş vatan” fikrini ortaya atması gayet normal, haklı ve doğrudur aslında. Temelde, adı konmamış bir sömürgelik halinin koşullar da olgunlaştığından artık son bulması talebinden başka bir şey değildir.