Dostumuz, arkadaşımız. Kilisenin kapısında gelenleri karşılayanlardan biri, Koço Kalfa’nın oğlu Niko. Kuaför Niko. Mavi Marmara ekibinden AK Parti Adalar İlçe Başkanı Sina Şen… Yücel ve Fatma, şehirden gelmişler. “Bir yıldır tedavi görüyordu. Çok acı çekti babam” diye anlattı kızı Christina. Eşi Alexandra, “Yani’miz yok artık, nasıl dayanacağım?” diyor. Birbirimize sarılıyoruz.
‘Hak’tan ve ‘adalet’ten çok ‘güç’e inananların ya da ‘güçlü’nün karşısında ‘haklı’nın yanında durma cesaretine sahip olmayanların baş vurduğu dil hileleri var. Bunları kullanarak, hem berbat ahlaki pozisyonunuza dışarıdan gelebilecek eleştirileri seyrelttiğinizi düşünüyorsunuz hem de altlarda bir yerde işleyip sizi rahatsız eden vicdanınızın sesini kısmış oluyorsunuz: “Hayır, ben haklının hakkını, mağduriyetini teslim ediyorum, fakat bir de gerçeklik diye bir şey var; ahlaki pozisyon başka ‘objektif analiz’ başka!”
Benim kızlık soyadım dediğiniz işte sadece babanızın soyadı ve o soyad içinde annenizinki yok. Annenizin soyadının içinde de ann’aneninizinki yok. Ann’anenizin soyadının içinde de annenizin ann’anesininki yok, yok, yok, yok!.. Değişim vakti gelmedi mi? Artık numaralı dönemde değil miyiz? Herkeste bandrol gibi TC Kimlik (Vatandaşlık) Numarası yok mu? Artık kimsenin kimseyle karışması mümkün mü? Bence Soyadı Kanunu’nda değişiklik zamanı çoktan geldi.
NATO ile Rusya arasında bir “tepişme”den mi ibaret? Kim haklı, kim haksız? Kim, nereden geliyor? Arkasında nasıl bir tarih, nasıl bir gelenek var? Bir de böyle anlatsak, anlayan olur mu acaba?
Erkekler, kendilerine karşı gelen, itiraz eden kadınlara, şiddetle karşılık veriyor. Çıkarılan kanunlar ve uygulamadaki zaaflar kadınları kırılgan hale getiriyor. Devlet, bütün kurumlarıyla erkek egemen kültürün uygulayıcısı ve devam ettiricisi durumunda. Yani devlet hâlâ erkek. Kendi tecrübemizden biliyoruz, demokrasi gerilerken kadın hakları da geriliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden erkek eliyle çekildik.