Asıl olan halktır, millettir. Devlete dokunulmaz kutsallıklar yüklemektense, onu ‘halka hizmet aracı’ veya ‘halka hizmet veren bir firma’ gibi, hatta bir hizmet sektörü kuruluşu gibi düşünmek daha iyi olabilir. Devlete yüklenen kutsallık, bir otoriter zihniyetin kendini ifade etmesidir özünde.
Sedat Peker’in bunca ilgi görmesinde, iktidarın medya ve gündem üzerinde mutlak hegemonya kurmaya çalışmış olmasının bence önemli bir payı var. Medyanın iktidar kontrolüne girmesi ve ülkeye hâkim olan korku iklimi Sedat Peker’in videolarına asimetrik ve kaldıraçlı bir güç sağladı. "Allah mısınız ulan!" diye bağıran Sedat Peker, temsilden mahrum bir kitlenin öfkeli sesi olarak ciddi rağbet görüyor olabilir.
ABD’de uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklamadan hakkında tutuklama kararı olan, Türkiye’de yasadışı bahis soruşturmasında ele başlardan biri olarak geçen Falyalı’nın lokantasını açan Başbakan Ersin Tatar, Ekim 2020’de Türkiye’nin açık desteğiyle KKTC Cumhurbaşkanı seçildi. Türkiye’nin yerli ve milli sloganlarla, hamasetle, bol bayrak, vatan edebiyatıyla Kuzey Kıbrıs’a layık gördüğü işte böyle bir ülke olmak.
Bugün, AK Parti iktidarının durumunu izah etmek için makul bir söz bulmak çok zor. Demokrasi ve ekonomi dibe vurdu. Uyuşturucu ve cinayet trafiğinin göbeğindeki mafya dünyasıyla kurulan ilişkiler hepsinin üzerine tüy dikti. Eski Türkiye’yi dillerine pelesenk etmişlerdi, halk o günleri arar oldu.
Şampiyonlar Ligi finalinde Tuchel şov vardı. Yarı finalde Real’i kilitleyen Alman hoca, finalde de Pep’in bütün yollarını kesti. Birbirine yakın ve ayakta alkışlanası bir disiplinle sahaya yayılan Chelsea, Pep’e geçiş izni vermedi. Önündeki hareketli duvarı bir türlü aşamadı Pep, takımını rakibin ceza sahasına yaklaştırmadı. Sahadaki 21 futbolcunun terden sırılsıklam olduğu bir gecede, Chelsea’nin kalecisi belki de hayatının en rahat doksan dakikalarından birini geçirdi; zira nerdeyse kendisine top gelmeden maçı bitirdi. Herhalde Pep’in bu kadar aciz kaldığı az sayıda maç vardır.