İki insanın iletişimi, dili, söyleme sanatı ile evli ya da “evli gibi” iki insanınki farklı. Sanat değil de zanaat mı acaba? Evlilik kurumsal bir dil kuruyor ama bu o dilin iletişim için uygun olduğunu göstermiyor elbette. Aralarındaki alışkanlık, zihin okuyuculuğuna gidebiliyor. Bu yönüyle geçen yıllar, tahlilleri-teşhisleriyle pozitif olmayan bir tecrübeyi de besliyor.
Boynukalın, kanunlara uymama hakkına sahip midir? Geçerli yasalara mı uyacak yoksa Türkiye’nin din devleti olduğu varsayımıyla mı hareket edecek? İktidar partisi onun arkasında duracak mı? Türkiye, Kuran’ın hükümlerine göre mi yönetilecek, yürürlükteki Anayasa ve kanunlara göre mi?
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi varlıkları tehdit altındaki kadınlar ve akibetlerini bilemediğimiz annesiz kalan çocuklar için daha büyük güvenceye, daha ileri bir hamleye yol açmayacaksa, telafisi imkânsız acıların faillerine cesaret veren bir vazgeçiş olarak tarihe yazılacaktır.
Yalanlar, evhamlar, önyargılar, komplo teorileri üzerine kurulu davalar, ekonomideki başarısızlığı bile Kuran ayetleriyle savunulan muhafazakar bir iktidarın yönetimi altında yaşanıyor, onun desteklediği medya üzerinden propagandası yürütülüyor, onun elinin altındaki yargı marifetiyle karara bağlanıyor.
İktidarın şu anki uygulamaları muhtemelen HDP seçmenini daha da tahkim edecek, hatta diğer parti seçmenlerinden gelen sempati ve destek artacak. Ayrıca şu ana dek dindarlıkları öne çıktığı ölçüde AKP’ye yakın duran Kürtlerde de bir yabancılaşma yaşanacak. Velhasıl bu tür adımların iktidar için hiç de ‘akıllıca’ olmadığını düşünebiliriz. Ne var ki İttihatçılığı veri aldığımızda belki de bunlar ‘akıllıca’ işlerdir.