Ana SayfaYazarlarHamas’ın meşruiyet arayışı

Hamas’ın meşruiyet arayışı

 

Geride bıraktığımız 1 Mayıs 2017’de İslami Direniş Hareketi (HAMAS),  Filistin için verdiği mücadelenin yeni stratejik vizyon belgesini lideri Halid Meşal’in düzenlediği bir basın toplantısıyla dünya kamuoyuna duyurdu.

 

Katar’ın başkenti Doha’da yapılan toplantıda, söz konusu “Genel Siyasetler ve İlkeler Belgesi” örgütün yurt içi ve yurt dışı temsilcilerinin de katılımıyla açıklandı. Yeni siyaset belgesi örgütün kuruluş bildirgesinden bazı farkları nedeniyle ilgiyle karşılandı ve değişik değerlendirmelere konu oldu.

 

Filistinli Arapların birliği ve mücadelesinin geleceği bakımından Hamas’ın yol haritasını belirleyen 42 maddelik bu yeni bildirge son derece önemli bulunuyor ve Hamas’ın anayasası gibi kabul ediliyor.

 

Bu örgüt yıllardır Ortadoğu’da yaşanan savaşların ve sorunların merkezindeki Filistin konusunun önde gelen aktörlerinden biri. Henüz Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı altında yer almıyor. Filistinlilerin birliğinin sağlanamamış olmasından sorumlu tutuluyor. Kuruluşunda deklare ettiği prensipler ve izlediği politikalar yüzünden İsrail’le, Batı ile ve birçok Arap ülkesiyle ciddi gerilimler yaşıyor; ciddi bir tecritle karşı karşıya bulunuyor.

 

Bugüne kadar varlığını silahla ve (kendi yorumuna göre) ortodoks İslâma referansla sürdüren Hamas’ın bugün böyle bir siyaset belgesi açıklaması önemli bir gelişme. Muhtelif yayın organlarında konu hakkında çıkan yazı ve haberlerden yararlanarak hazırladığım hülasayı aşağıda sunuyorum.

 

Filistinlilerin ikinci büyük örgütü ama…

 

Hamas, Filistinli Arapların El Fetih’ten sonraki en büyük örgütü. Filistin’de yaşanan ilk intifada’nın ardından 1987’de kuruldu. İlk bildirgesini (Misak’ını) Ağustos 1988’de 36 madde olarak yayınladı. Zamanla güçlendi ve büyüdü. 2005’de İsrail’in çekilmesinden sonra yapılan yerel ve genel seçimlerden beri Gazze’yi yönetiyor.

 

Bu dönemde sık sık İsrail’le karşı karşıya gelmesine, çatışmasına, kuşatma ve ambargolara maruz kalmasına rağmen varlığını sürdürdü. Ama politik ilişki alanını genişletemedi.  

 

Kuran’a çokca atıfların yapıldığı ilk kuruluş bildirgesinde yer alan bazı ilkeler ve değerlendirmeler nedeniyle,  İslami Cihat gibi Hamas da, Filistin halkının çatı örgütü ve uluslararası temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) bugüne kadar dışında kaldı.

 

Her iki örgüt de El Fetih’in egemenliğindeki FKÖ’yü bugüne kadar İslam’dan uzaklığı nedeniyle eleştiriyor ve bünyesinde yer almaktan uzak duruyorlardı. Bu yaklaşımını terkeden Hamas, şimdi “serbest ve şeffaf seçimler temelinde Filistin ulusal merci ve kurumlarının kurulmasında ısrarcı olduğunu” yeni siyaset belgesinde belirtiyor.

 

Hangi görüşler tecride yol açtı?

 

Hamas ilk kuruluş bildirgesinde Filistin mücadelesini Yahudilere karşı dini bir mücadele olarak tanımlıyor ve İhvan’ın (Müslüman Kardeşler örgütü) Filistin’deki parçası olduğunu duyuruyordu.

 

Bilindiği gibi, Hamas’ın kuruluş bildirgesi Filistin intifada’sının ilk günlerinde yazılmış ve içeriğinde o günlerin havası ağır basmıştı. Girişinde İhvan’ın kurucusu Hasan el-Benna’nın ”İsrail, İslam ondan önce gelenleri yok ettiği gibi onu da yok edinceye kadar varlığını sürdürecektir” sözü yer alıyordu.

 

Buna karşı İsrail hükümeti, Hamas’ın doğrudan Yahudi düşmanı (anti-Semitik) olduğunu; İsrail’in varlığını tanımadığı ve yok etmek istediğini; bu nedenle müzakere süreçlerinin bileşeni olarak benimsenemeyeceğini hep vurguladı.

 

Hamas 2006’da katıldığı seçimlerde 132 sandalyeli Filistin Parlamentosu’nda 72 milletvekilliği kazandığı halde, bu söylem ve yaklaşımları nedeniyle İsrail seçim sonuçlarını tanımadı.

 

ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve dolayısıyla Birleşmiş Milletler de aynı doğrultuda giderek, “İsrail’in varlığını tanıma, terörü reddetme, önceki uluslararası anlaşmaları tanıma ve İsrail’le görüşmelerde bulunma” şartlarını ileri sürdüler.

 

Örgüt içinde de söz konusu ilke ve politikalar ılımlı yöneticiler ile sertlik yanlıları arasında yoğun tartışmalara konu oldu.

 

Nitekim Hamas’ı yirmi yıldır yöneten Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal de yeni belgeyi açıklarken, sürecin dört yıl önce başladığına ama özellikle son iki yılda çok yoğun tartışmalar yaşandığına işaret etti. Yeni belgenin bu örgütü anlamak için başvuru kitabı sayılabileceğini; ortak görüşü yansıttığını ve “günün gerçeklerine uyumlu olduğunu ama aynı zamanda Filistin’in haklı davasını devam ettirmeyi hedeflediğini” belirtti.

 

Yeni belgenin yıllar sonra ılımlılaşma taleplerini karşılama ve tecridi kırmayı amaçladığı ileri sürülüyor. Türkiye ve Katar gibi Hamas’ı terörist olarak görmeyip ilişki kuran ve destekleyen ülkelerin tavsiyeleri yönünde şekillendiği ifade ediliyor.

 

Yeni belgede neler var?  

 

Hamas yeni belgesinde yer alan (a) 4 Haziran 1967 sınırları içinde Filistin devletinin kurulmasının garanti edilmesinde uzlaşma sağlanması (ki, aslında İsrail’in varlığının şimdiki durumda kabul edildiği anlamını da veriyor); (b) ateşkes yapılması ve (c) göçe zorlanmış bütün Filistinlilerin dönüş koşullarının temini edilmesi gibi hususlar, öteden beri savunduğu şeyler.

 

Yine eski belgede olduğu gibi yeni belgede de (d) İslam’ın hoşgörü ve barış dini olduğu, Hamas’ın bu prensiplere sadık kalacağı; (e) Filistin’in bölünmez bir Arap toprağı olduğu; (f) Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu gibi hususlar tekraren yer alıyor.

 

Yeni belgede asıl dikkat çeken ve Hamas’ın yeni stratejisini tayin eden görüşler, eski belgenin canalıcı noktaları; Hamas’ın terörizmle suçlanmasına, bölgede tecrit edilmesine ve uluslararası düzeyde meşruiyetinin tanınmamasına yol açan madde ve ifadeleri üzerinde yoğunlaşıyor.

 

Hamas artık “Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yurt içi ve yurt dışındaki bütün Filistinlilerin örgütü olduğunu” kabul ediyor ve Filistinlilerin birliğinin sağlanması yönünde tayin edici bir adım atıyor.  “Müslüman Kardeşler’in fikriyatını benimsemesine karşın, Hamas’ın bağımsız ve yerli bir örgüt olduğunu” belirterek, Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleri gibi Sünni Arap ülkeleriyle ilişkilerini yeniden düzenlemenin yollarını arıyor. Mücadelenin “Yahudilere karşı din savaşı değil, işgalci İsrail devletine ve siyonist işgal projesine karşı mücadele olduğunu”  ifade ederek, Yahudilerin dini inancıyla sorunları olmadığını, anti-Semitik politikaları benimsemediklerini (veya terkettiklerini) vurguluyor. Anti-Semitizmin Yahudilere karşı büyük bir adaletsizlik olarak olduğu ve bunun esas olarak da Avrupa tarihinde yaşandığının; Arap ve İslam tarihinin böyle bir sorunu olmadığının altı çiziliyor. Filistin’de çoğulcu, demokratik ve birlikçi bir modelin gerçekleştirileceği vaat ediliyor.

 

El Fetih özür bekliyor

 

Hamas’ın yeni stratejik belgesi beklendiği gibi uluslararası düzeyde değişik tepkilere yol açtı.

 

El Fetih belgeyi “Tarihi Filistin’den ödün veren ve Filistin hakkındaki kararlarda Hamas’ı belirleyici konuma getirmeye çabalayan” bir girişim olarak değerlendirdi. “FKÖ’nün 43 yıl önce tartıştığı meseleleri Hamas’ın yeni ele aldığını, bir süre sonra da iki devletli çözüme geleceklerini “ifade etti.

 

El Fetih sözcüsü Usame El-Kavasimi, Hamas’ın tavrını önceden değiştirmeyip ayrışmaya sebep olduğu için FKÖ’den özür dilenmesini bekliyor.

 

İsrail samimi bulmuyor

 

Belge karşısında ne diyeceği en çok merak edilenlerden biri İsrail’di. Bu ülkenin başbakanlığından yapılan açıklamada “36 maddeden oluşan 18 Ağustos 1988 tarihli İlk kuruluş bildirisinde [Hamas Misakı] kendisini Müslüman Kardeşler’in kolu olarak ilan eden Hamas’ın, terörist suçlamasının yarattığı tecridi kırmak amacıyla bu belgeyi yayınladığı ve samimi olmadığı” ileri sürüldü.

 

Bu yeni belgenin Hamas’ın asıl niyetini gizleyen bir perde olduğu iddia edildi. 

 

İsrail Başbakanlık Sözcüsü David Keyes, yeni belgeyi ciddiye almadığını söyledi. Hamas’ın dünyayı kandırmaya çalıştığını ama başarılı olamayacağını belirtti.

 

Şimdilik İsrail’in tavrında önemli bir değişiklik beklenmiyor. Ancak Hamas’ın dili ve eylemlerinde somut değişikliklerin istikrar kazanması ve bunun sonuçlarının İsrail’le ilişkilere de yansıması halinde, bu ülkenin uzun süre kayıtsız kalamayacağı muhakkak görülüyor.

 

Avrupa’dan ihtiyatlı iyimserlik 

                     

Hamas’ın yeni belgesini açıklamasından kısa bir süre sonra Avrupa Parlamentosu (AP) Filistinle İlişkiler Delegasyonu Başkanı Neoklis Sylikiotis “Filistin devletinin 1967 sınırları itibariyle artık tanınması gerektiğini” belirtti.

 

Sylikiotis Hamas’ın yeni belgesine atıfta bulunarak “umarım bu belge El Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmazlığın çözümüne de katkıda bulunur ve Filistin ulusal birliğinin inşa edilmesini kolaylaştırır” dedi. Ayrıca bu belgenin İsrail’in Gazze’ye 11 yıldır uyguladığı ablukanın kaldırılmasına yardımcı olabileceğini de ileri sürdü.

 

Bazı radikal taleplerden vazgeçilmiş olması olumlu karşılanmakla beraber, İsrail’in varlığı tanınmadıkça, Oslo anlaşması kabul edilmedikçe, cihat kavramı kullanıldıkça ve İsrail şehirlerine füze atılmaya devam ettikçe terörist tanımlamasının da süreceği şeklinde yorumlar da yapıldı.

 

AB çevreleri, açıklamalar ile somut tutumlar arasında uyum olup olmadığına dikkat edeceklerini; süreci yakından takip edeceklerini ve Ortadoğu Barış Süreci’nin yeniden canlandırılmasını önemli gördüklerini ifade ediyor.

 

Avrupa’nın İsrail’i işgal altındaki Filistin topraklarında yürüttüğü yasadışı yerleşim faaliyetlerini durdurmaya zorlaması ve tehlikeye giren iki devletli çözümü korumaya teşvik etmesi gerektiği savunuluyor. 1967 sınırları içindeki, başkenti Doğu Kudüs olan ve seçimlerin yapılabildiği bir Filistin devletinin inşa edilmesinin çözüm için gerekli olduğu vurgulanıyor.

 

BBC’de yapılan yorumlarda ise, bu yeni belgeye rağmen Hamas’ın ABD ve AB’nin terör örgütü listelerinden çıkmasının kolay olmadığı kaydedilmekte.

 

Trump’tan yeni süreç beklenirken

 

Donald Trump’ın planları arasında İsrail-Filistin barış görüşmelerinin de olduğu, seçim dönemi propagandalarından biliniyordu.

 

Üç yıl önce çöken son müzakerelerden sonra, bugünlerde Trump’ın yeni bir İsrail-Filistin müzakere süreci başlatması ilgili çevrelerde yoğun olarak konuşulmaya başladı.

 

Hamas’ın tam da böyle bir dönemde yeni siyaset belgesiyle yaptığı çıkış, bir yönüyle tecridi kırıp kendine alan açma ve uluslararası kamuoyunda kabulünü sağlama hesabı olarak değerlendirilirken, diğer yönden Trump’ın girişimine İsrail’in aşırı şartlar ileri sürme imkanlarını sınırlama hamlesi olarak da yorumlanıyor.

 

İran silah vermeye devam edecek mi?

 

Özellikle silah temini bakımından çok özel bir ilişkisi olan İran’ın, Hamas’taki bu değişikliği nasıl karşılayacağı henüz bilinmiyor.

 

Sünni Arap ülkelerinin uzun zamandır aldığı tavır, Türkiye İsrail’le ilişkilerini yeniden düzenlediği için Halid Meşal’in (Türkiye’den ayrılıp) gidebileceği tek yer olan Katar’a mecbur kalması, Gazze’de maaşların uzun zamandır verilemiyor olması gibi giderek artan sorunlar, Hamas’ın hareket alanının iyice daraldığını gösteriyordu.

 

Trump’lı ABD ile ilişkilerinin nereye gideceği henüz hayli meçhul olan İran’da reformcuların adayı Hasan Ruhani’nin yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin, eski belgeye göre daha ılımlı ve meşruiyeti daha güçlü bir yönelime giren Hamas için neler getireceği şimdiden kestirilebilecek gibi görünmüyor.

 

Türkiye etkili oldu

 

Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, AK Parti Milletvekili Aydın Ünal yeni belgeyi “geri adım veya taviz değil, atılım ve ileri bir nokta” olarak değerlendirdi. ”Filistin davasının uluslararası platformlarda daha güçlü şekilde desteklenmesi için önemli bir kapı araladığını” belirtti. Filistin direnişini güçlendireceğini ve mücadeleyi daha etkili boyuta taşıyacağını ilave etti. FKÖ ile Hamas arasında yeni bir sayfanın açılmasına hizmet edeceğinin altını çizdi.

 

Aydın Ünal Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada İslam dünyasının Filistin’de güçlü bir ittifak arzuladığına dikkat çekti. FKÖ’nün “içerideki ve dışarıdaki Filistin halkının korunması için gerekli ulusal çerçeve” olarak tanımlamasını önemli bulduğunu ifade etti. Uluslararası havanın olumlu yönde değişeceğini; UNESCO’nun İsrail’i “işgalci güç” olarak tanımlayan bir karar almasının bunun işareti olduğunu değerlendirdi.

 

Tecrit kırılabilecek mi?

 

Gelişmeler Hamas’ı değişime zorluyordu. Bunun için yeni belge şaşırtıcı görülemez. Son dönemde Türkiye ve Katar hariç neredeyse hiç desteği kalmamıştı. Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri düzeltmesi durumu daha da zorluyordu. Bu şekilde götüremeyecekleri ve yeni bir stratejiye ihtiyaç duydukları açıktı.  Bölgenin büyük devletleri ılımlı bir noktaya gelmeleri için baskı yapıyordu. Hamas şimdi bölgedeki Arap ülkelerinin genel politik hattına daha yakın bir noktada.

 

Birçok çevre bu son hamleyi Hamas’ın ilk yıllarında Şeyh Ahmet Yasin ve arkadaşlarınca belirlenen ideolojik ve politik çerçevenin sınırlayıcılığından uzaklaşma çabası olarak görüyor. Çünkü özellikle Arap Baharı sonrasında İhvan’a karşı Mısır’da başlayıp gelişen tepkiler çoğu Sünni Arap ülkesinde Hamas’ı da hedef haline getirdi. Uluslararası hukuk bakımından zora girdi ve Batı halklarıyla da ilişki kuramaz oldu.

 

Şimdi bunu aşmak için İslâmî kimliğini korumakla beraber bağımsız örgüt vurgusu yapıyor. İhvan’la inanç ve kültür bağını kabulleniyor; ancak bağımsız bir Filistin hareketi olma yönünü öne çıkarıyor.

 

Vatan olarak Filistin’in tanımını yapıyor. İsrail’le müzakerelerin zemininin doğuda Ürdün nehrinden batıda Akdeniz’e, kuzeyde Re’sü’n-Naküra’dan güneyde Ümmü’r Resraş’a uzanan bölünmez bir bütün olduğuna işaret ediyor.

 

Kendisini dışlayan Filistinli örgütlere tavır alıyordu. Şimdi, farklı olanı ve çoğulculuğu fikren ve fiilen reddetmiyor. FKÖ’yü ortak çatı kabul etmesiyle, Filistinli Arapların demokratik birlikteliğini geliştirmeyi amaçlıyor.

 

Halid Meşal bu değişimi “gelenek ve modernlik ile ilkelere bağlılık, esneklik, açılım ve yenilenmeyi bir araya getiriyoruz; bu şekilde hedeflere başarıyla ulaşılır ve hareketlerin mensupları arasında güven ve memnuniyet güçlendirilmiş olur” diye anlatıyor.

 

Cihatçı radikalizmden uzaklaşıyor

 

DEAŞ’la ve aşırılıkçı zihniyetle arasına net bir mesafe koyma çabası söz konusu. İslâmın adalet, doğruluk, dinsel özgürlük gibi değerlerine sahip çıkıyor; cinsiyet ayırımını, ırk, din ve millet farklılıklarının suç olarak değerlendirilip insanlara eziyet edilmesini kabul etmiyor. Etnik, dinsel ve mezhepsel aşırılıklara da karşı olduğunu belirtiyor. Böylece radikal, selefî, cihatçı akımlarla aynı zeminde görülemeyeceğini vurgulamaya çalışıyor.

 

Hareketin liderliğini 6 Mayıs’ta İsmail Heniyye’ye devreden Meşal, Hamas’ı siyaset ve direnişte, kurumları ve liderleri yenilemede, şuracılığın ve demokrasinin uygulanmasında öncü olarak tanımlıyor.

 

Şu aşamada İsrail’le doğrudan bir müzakere yapmanın faydasız ve riskli olacağını belirtiyor. Şartların henüz olgunlaşmadığına dikkat çekiyor. Yeni belgenin hareket içinde memnuniyet yarattığını ilave ediyor.  Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’ndan aksi yönde bir işaret gelmemesi de bunu gösteriyor.

 

Meşal, İsrail’in belgeye yaklaşımını ise “Onlar sert bir dil kullanan zayıf bir Hamas görmek istiyorlar. Ilımlı fikirler, açık görüşlü bir siyasi akıl, Filistin halkı ve uluslararası çevrelerle sağlıklı iletişime sahip bir Hamas’ın olmasını istemiyorlar” diye açıklıyor.

 

Belge teröre doğrudan bir atıfta bulunmuyor.  Bununla beraber işgalci rejime karşı tüm araçlarla direnişin tüm dinler ve uluslararası yasalar bakımından meşru bir hak olduğunu ifade ediyor. Bu araçların merkezinde silahlı direnişin bulunduğunu, bunun ilkelerinin savunulması açısından stratejik bir seçenek olduğunu vurguluyor; buna engel olunmasını ise reddediyor. Direniş araçlarının ve silahlarının geliştirilmesinin Filistin halkı için bir hak olduğunu savunuyor.

 

Hamas’a bir şans

 

Sonuç olarak, İhvan’la ilişkisinin mahiyeti, FKÖ çatısı altında yer alma isteğinin samimiyeti, Filistinli Arapların birliği konusundaki kararlılığı, terörle arasına mesafe koyup koymayacağı, İsrail’in varlığının kabulü ve sivil Yahudilere yaklaşımı, müzakerelere bakışı, Batı’ya kendini kabul ettirmek için meşruiyet arayışındaki tutarlılığı… zaman içinde söylemleriyle ve yaptıklarıyla daha açık görülecek.  

 

Yakın tarih dikkate alınırsa, Filistinli Arapların, FKÖ çatısı altındaki diğer örgütlerin, bölge ülkelerinin, Batılıların, Yahudilerin ve hattâ İsrail’in, bazı bakımlardan Hamas’taki bu değişimi ihtiyatla karşılamaları, inandırıcılığını sorgulamaları, uygulamayı beklemeleri anlaşılır bir durumdur. Çünkü politikada söz, pratikte karşılığı görülmediği müddetçe, daima soru işaretleriyle karşılanmaya mahkûmdur.  

 

Ama bu adımın son derece önemli olduğu ve Hamas’a bir şans tanınması gerektiği de ortada. Örnekler nitelik itibariyle epey farklı olmakla beraber, Tunus’da Gannuşi’nin liderliğindeki En Nahda’nın yaşadığı değişimin o ülke için ima ettiklerini dikkate alırsak, Filistin’de Hamas için de bazı şeyler tahayyül etmemizin önünde bir engel olmadığı sonucuna varırız.

 

 

 

- Advertisment -