İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İngiltere’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkındaki tutuklama kararını uygulayıp uygulamayacağı sorusuna cevap verdi: "Roma Statüsünü imzaladık. Uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerimize her zaman bağlı kaldık. Elbette Birleşik Krallık'a böyle bir ziyaret söz konusu olursa, bir mahkeme süreci olacak ve bu konularla ilgili olarak gerekli süreç izlenecek.”
“ ‘Antisemitizmi Durdur’ isimli girişimin antisemit olmakla suçladıkları Filistin destekçisi ünlü isimleri aday gösterdiği ‘Yılın Antisemitiği’ oylaması tepki çekti ve adayların dalga konusu oldu. Dan Bilzerian: “Arkadaşlar normalde sizden bir şey yapmanızı istemem ama bu önemli, lütfen gidip bana oy verin.”Bassem Youssef: “Lütfen beni seçin. Bunu kaybedemem.” Hasan Piker: “İsrail karşıtı ilericiler, İsrail karşıtı Yahudi düşmanlarıyla aynı kefeye koyuluyor. Artık kimse bu saçmalıklara inanmıyor.”
Geçen yıl uyuşturucu sevkiyatında kullanıldığı ortaya çıkan Singapore Sprit adlı geminin adı değiştirilerek Eren Bülbül yapıldı. Uyuşturucu sevkiyatını organize eden isimlerden eski TSK mensubu S.T., cezaevinde ölen uyuşturucu baronu Urfi Çetinkaya’nın oğluyla aynı operasyonda tutuklanmıştı. Sevkiyatı yapan diğer isim olan Y.D.’nin ise Erbil’de yaşadığı tahmin ediliyor.
Trump döneminde hem İsrail hem de ABD, öncelikle İran’ın Lübnan, Suriye ve Irak’taki gücünü kırmaya çalışacaktır. Bu denklemde Suriye, en önemli mihenk taşı konumundadır. Esad’ın veya başka bir gücün bir daha Suriye coğrafyasının tamamını denetim altına almasına müsaade etmeyeceklerdir, zira böyle bir yapı İsrail’in güvenliği açısından stratejik bir tehlike oluşturacaktır. 2003 yılından bu yana Irak’ın Kürdistan bölgesi dışındaki kısımlarını denetleyen İran’a, “ödül” olarak Suriye’nin tamamını da bırakmayacaklardır. ABD, Rojava olarak bilinen Suriye’deki Kürt bölgesinden askerlerini çekmeyecek ve (Trump’ın önceki döneminden farklı olarak) Türkiye’nin buralara karadan operasyon yapmasına müsaade etmeyecektir diye düşünüyorum.
15 temmuz darbe teşebbüsünden daha dört ay önce, hayatımda ilk defa bir mahkeme tebligatı almıştım. O tarihte elliiki, şu an itibarıyla altmış yıllık hayatımdaki ilk ve tek dâvâyı aleyhime açtıran kişi, avukatları aracılığıyla, F. Gülen’di. Henüz yargı üzerindeki vesayetlerinin tamamen kalkmadığı ve muhtemel bir geri dönüşü kuvvetle umdukları o dönemde, iki yıl önceki bir televizyon programında söylediğim sözlerde güya suç unsuru bulmuşlardı! Meselâ şu sözleri, ‘hakaret ve iftira’ kılıfıyla ve ‘kin ve düşmanlık sokma’ iddiasıyla dâvâya gerekçe gösteriyorlardı: “Üst yapı, hizmeti amacından saptırıyor. Dünyevî iktidar için legal-illegal, meşru-gayrimeşru her yola tevessül etmiş olduğu görülüyor.”