İktidar-muhalefet ilişkisi, oldukça sert bir siyasi ortamda seyrediyor. Ağır suçlamalar birbiri ardına geliyor. Mahkeme kararları, yargıya güvensizlik gibi konular, gündemden düşmüyor. İçişleri Bakanlığı’na İstanbul Valiliği’nden tanıdığımız Ali Yerlikaya’nın gelişiyle birlikte, operasyonlar ülke çapında yaygınlaştı, sürüyor. Kılıçdaroğlu’nun bakana destek çağrısı yapması, iktidar-muhalefet ilişkisi bağlamında özel bir durum.
İktidarın İsrail’deki Türk diplomatlarını kendisinin geri çekmesi de beklenebilirdi. İlginç olanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ateşli konuşmalarından sonra bunun yapılmamış olmasıdır. Belki de sık sık karşılaştığımız gibi sözler ile eylem arasında bu konuda da farklılık yaratıp, sadece iç politika saikleriyle AKP seçmenini köpürtüp, İsrail ile ilişkileri normal bir şekilde yürütmek iktidarın hedefidir. Bunun böyle olup olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz. En azından bu satırları yazdığım saatlerde İsrail’e karşı herhangi somut bir adım atıldığına rastlamadım.
Özgür Masur, Haliç Tersane’de görkemli bir defile ile Cumhuriyet’in 100. yılına özel Anatolia isimli haute couture koleksiyonunu sundu. Yüzlerce yıllık bir mirasa ithafen hazırlanan koleksiyondaki fes benzeri başlıklar ve başörtüler “gardırop ilericileri”nce “Cumhuriyet kadını”na yakıştırılmadı. Cumhuriyetimizin 100. Yılında hala “şu giyim bizi temsil etmez, şu giyim eder, şöyle giyinen Cumhuriyet kadınıdır, şöyle giyinen Cumhuriyet düşmanıdır” gibi, derinlikten uzak argümanlar ülkeye fayda getirmiyor. Cumhuriyetimizin değerleri, ortak hikayemizi üzerine inşa ettiğimiz, edeceğimiz temeller bu kadar sığ değildir, olmamalıdır da. Bu koleksiyon vesilesiyle bir kez daha kutuplaşma ve kimlik siyasetinin rasyonellikten uzak, baskıcı yaklaşımla, kreativiteyi, üretkenliği, ülke potansiyelini boğma teşebbüsüne tanık olduk.
Cumhuriyet’in 75. Yılında (1998), hazırlanan seçkide mimarlar arasındaki adıyla “Prost Vadisi” (Taksim-Şişli arasında yer alan) Cumhuriyet döneminin “En başarılı şehircilik uygulaması” seçilmişti. Cumhuriyet tarihinin en önemli kamusal alan düzenlemesi daha 1950’lerde tam ortasından ikiye bölünmüştür. Belediye Hilton Oteli’nin bahçesinin halka açık olması şartını getirir ama gene bizzat kendisi tarafından ortasına inşa edilen Park ve Bahçeler Şefliği deposu ve onu çevreleyen dikenli teller ile yaya geçişlerine kapatılır. Böylece mimari ana fikri, iki semti birleştirme amacı iptal edilir.
Hepsini değil ama onu seviyoruz. “Madam” istediğimiz şarkıları söylüyor zira. Esnaf kovalamadıysa çağır gelsin masana… Sana o hoş edası-sedasıyla “Yıldızların Altında” sarhoş hayaller armağan etsin. O asırlık şarkıda öyle bir tarih var zaten. Seyyan Hanım’ın dilinde “Benim ‘göynüm’ sarhoştur” olan -koşar adım- güftesinde var: “Yanmam gönlüm yansa da...” Seyyan “eşit(lik)” demekmiş, o da zaten “gölgede bir salıncak”.