Ülkedeki sorun askeri vesayetin bitirilmesinden ibaret değildi. İfade ve örgütlenme özgürlüğünü içeren bir demokratikleşme gerekiyordu (ki hala da gerekiyor). Yeni iktidar mensuplarının kendileri de ötekileştirmelerden çok çekmiş insanlardı. 6’lı Masa 1973 seçimlerinden sonra kurulan CHP-MSP koalisyonunun daha çağdaş bir ifadesi olarak da görülebilir. Hem CHP’de hem İslami kesimde, ikili ve ikircikli durum tam anlamıyla son bulmuş değil. Ancak geçmişe göre epeyce mesafe alındığı açık. İki temel akım, iki ana gelenek bir uzlaşma ortamı yaratabilir mi?
1982 Anayasası, 2010 ve 2017 yıllarında iki büyük değişikliğe uğradı. Ancak cumhurbaşkanının adaylığını ve seçimini düzenleyen maddeye dokunulmadı. 2014 ve 2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri de buna göre yapıldı. Madde metni çok açık: Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı olabilir. Tek bir okuyuşta bile herkes bu hükmü anlayabilir. Öylesine sarih ve kesin bir dille kaleme alınmış ki, bu maddeden başka bir netice çıkartılamaz.
Ben Mısır’da şunu bir kez daha gördüm: Ortadoğu’da laiklik ve sekülarizm ancak tepeden inmeci, Jakoben bir anlayışla güvence altına alınabilir. Aksi durumda, bu coğrafyada kimse kimseye tahammül göstermek istemiyor. Gücü ele geçiren, kendi hayat tarzı, inancı ve ideolojisini toplumun tamamına dayatıyor. Açıkçası Ortadoğu’da empatiye ehemmiyet verilmiyor; herkes kendisine göre haklıdır. Demokrasi bu iklimde yaşam bulamıyor.
İbrahim Uslu’ya göre en iyi ittifak modeli eşittir en çok milletvekili getirecek ittifak modeli. Bunu da “hiçbir partinin seçim sonrası oy oranının hesap edilemeyeceği ittifak modeli” olarak tarif ediyor. Saadet Lideri Karamollaoğlu'nun Davutoğlu ve Babacan’a teklif ettiği ittifak içi üçlü ittifak teklifinde de amaç Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı'ndan sonra bir de CHP'ye oy vermek istemeyecek muhafazakar seçmen için cazip bir alternatif oluşturmak.
40 yıl süren meslek hayatımda ve sonrasında temel dış politika sorunlarımızın hiçbirinde çözüme ulaşamamızın nedeni taviz kavramının bizde bir zaaf alameti olarak görülmesidir diyebilirim. Oysa hiçbir müzakere bir tarafın bütün istediklerini aldığı, diğer tarafın da istediği hiçbir şeyi alamadığı bir sonuçla bitmez. Bu tür durumlar kaybedilen savaşlar sonrasında kazananın kaybedene zorla kabul ettirdiği mütareke koşullarında görülür ancak.