“Hepsi kül /Bir bir anımsadığım şimdi /Hepsi kül olmuş”… Külleri ne olacak, nereye koyulacak acaba? Nazım Hikmet’in “Ben senden önce ölmek isterim” şiirindeki gibi bir kavanoza, vazoya mı? Eşi ölünce onun da külleri aynı kavanoza mı gelecek; “orada beraber yaşarız, külümün içinde külün”…
Aşağıda, 1925’te Tennessee’nin küçük Dayton kasabasında görülen, ama bütün dünyada yankılanan “Maymun Dâvâsı”nın rakip avukatları. Solda, iddia makamının evrim teorisini mahkûm ettirmek için yardıma çağırdığı William Jennings Bryan. Sağda, ACLU’nun önde gelen isimlerinden Clarence Darrow. Neredeyse yüz yıl sonra bugün, aynı çatışma İslâm âleminin bazı köşelerinde hâlâ yaşanıyor.
Bugün yapılacak ABD seçimlerini izlerken, bu düşündüklerimi pekiştiren bir yoruma rastladım. Yoruma göre; eğer Biden seçilirse, devletler arası ilişkiler kamu kurumlarının alışılmış normal ve klasik seyrinde işleyebilecek. Liderin karakteri, kişisel sempati veya antipatileri siyasete büyük olasılıkla eskisi kadar damga vuramayacak. Bu Türkiye- ABD ilişkileri açısından hem bir zorluk hem de belki (eğer ilişkilere emek verilirse) bir avantaj anlamına gelebilir.
Müslüman ülkelerin istisnasız hepsi (varsa bir istisna, bilen hatırlatsın ki haksızlık etmiş olmayayım), yanlışı yanlış olarak bildiği gibi doğrusunu da bildiği halde söyleyemeyenlerin diyarı. Müslüman dünyada her bir ülke, diye bilip de diyemeyenlerin ülkesi. Fas’tan Malezya’ya bütün coğrafyanın keskin gerçeği ne yazık ki bu. Diye bilenler az değil, lâkin diyebilenler çok az.
1982’den beri Fransa’da yaşayan ve çalışan Türkiyeli akademisyen M. Şehmus Güzel, Serbestiyet için Türkiye-Fransa, Erdoğan-Macron ilişkilerini değerlendiren, üç gün üst üste yayımlayacağımız üç bölümlü bir yazı kaleme aldı. Güzel, dizinin bu ilk bölümünde Fransa ve Türkiye arasındaki gerilimin gerisinde yatan ‘yeni türde’ rekabeti anlatıyor.