Kemal Kılıçdaroğlu: "Ben ilk genel başkanlıktan beri hiçbir zaman çıkıp 'Genel başkan adayıyım' demedim. İzin alınıp kurultay yapılması kararı alındığı için kutlama mesajı yayımlamıştım. Dolayısıyla o mesajımın arkasındayım. Kurultayda kimi seçerse, doğrusu o olur."
İsrail ordusunun Refah'ta ambulanslara ateş açtığı, öldürülen 15 sağlık görevlisinin üniformalarıyla bir toplu mezara gömüldüğü ortaya çıktı. BM yetkilisi Tom Fletcher: “Hayat kurtarmaya çalışırken İsrail güçleri tarafından öldürüldüler. Hesap verilmesini ve adaletin tecelli etmesini istiyoruz.”
Eylemlerde ortaya çıkan Mustafa Kemal seslerini, kurumsal ve ideolojik Kemalizm’in dağarcığıyla özdeşleştirmek, buradan hareketle bir Kemalizm endişesine hapsolmak, eylemcileri sokaklara döken 2025 Türkiye’sinde 1990’ların ve 2000’lerin bayat tartışmalarını yeniden üretmenin ötesinde sonuç üretmeyecek. Yukarıda da değindiğim üzere bu gençlerin arkasında ne sırtını yasladığı bir ordu ne de korunmaya değer Kemalist imtiyazlar var iken buradaki Mustafa Kemal seslerinden bir eski Türkiye çağrısı çıkmaz.
Peki, karşımızda gerçekten de küresel ve yerel ortak kimlikleri, özellikleri, dertleri olan bir nesil var mı? Yoksa biz mi tanımlamaya, kategorize etmeye çalışıyoruz? Gazeteciler, sanatçıların hatta influencerlerın bile tarafını seçmek zorunda kaldığı, kahvecileri bölünmüş, ıslak mendillerin bile heyecanla boykot edildiği bir ülkede bu konuyu da ChatGPT ile konuşmaya başladık.
Gençliğinde markette kasiyer, anketör, internet kafe kasiyeri ya da tarla işçisi olarak çalışmış bir Müslüman olarak muhtemelen Canikligil’in alt sınıfı kategorisindeyim. Öyle görmese bile söylemlerini iğrenç buluyorum. Ancak buna rağmen Canikligil’in tutuklanmasını doğru bulmuyorum. Peki neden? Karşı kamptan biri olarak sevinmem ve bu durumu savunmam gerekmiyor mu? İşte bu yazıda bu soru üstüne düşünmek istiyorum.