Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yenilmez olduklarına dair düşünce giderek daha fazla geride bırakılıyor. Muhalif cenahta özgüven yükselirken, iktidar kanadında endişeler artıyor. Eğer önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın seçimleri kaybedeceği algısı pekişir ve yerleşik bir kanaate dönüşürse, AK Parti’den başka bir partiye/partilere daha hızlı ve daha yoğun bir seçmen kayışı yaşanabilir.
Ordunun iç yapısına ilişkin bugünkü kaotik durum, nihai kertede Türkiye’de bir askeri darbenin önündeki en etkili bariyer olarak duruyor. Diğer bir deyişle Türkiye’de bugün bir askeri darbenin önündeki birincil engel, TSK üzerinde sivil/demokratik kontrolün kurumsallaşmış olması yahut TSK’nın demokrasiye bağlılığı değil, ciddi çatlakların sınırlarını çizdiği bir “patchwork” yapının pratik sorunları.
Batı Avrupa’da yaygınlaşan göçmen karşıtı, kadın hakları karşıtı, LGBT karşıtı sağ partiler, Doğu Avrupa’daki otoriter rejimlerle kader ortaklığını güçlendiriyor. Doğuda güçlenen otoriterleşmeyle, batıda kendini hissettiren göçmen düşmanı milliyetçi-sağcı dalganın ittifakı... Brüksel’in bu yeni durumla nasıl baş edeceği merak konusu.
Resim bir mal değil ki. Resim sanatçının yarattığı bir eser… Yüzyılların birikimi içinde gelişmiş, yeni şekillere bürünmüş… Resim eski medeniyetlerden günümüze gelen ve yaşayan önemli bir sanat dalı. Her şeye rağmen özgün ve karakteri olan bir çalışmaya imkan veriyor. Dikkat edersen benim sergimde seri üretim yok. Tablolar birbirini takip etmiyor. Ama tablolara baktığınızda Komet’in olduğunu anlarsınız.
Bugün (15 Kasım) KKTC’nin otuz sekizinci kuruluş yıldönümü etkinliklerinde Türkiye ve Kıbrıs adına yapılan konuşmalarda, geçen yılki Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde zirveye ulaşan “Federasyon yok, Rumlar KKTC’yi tanıyacak” politikasından vazgeçilmiş izlenimi verildi. Fakat bir miktar zor olacak, çünkü alınması gereken viraj çok sert. “KKTC’yi tanıtacağız” naraları hâlâ kulaklarda…