İstanbul Sözleşmesi’nin ahlaksızlığa neden olduğunu iddia edenler, kınından çıkarılan kılıçlar gibi zamanı geldiğinde sandıklardan çıkarılan hakiki fikirlerin toplumda muhafazakarlara karşı nasıl bir güvensizlik yarattığını, güç ilişkilerine göre bu pozisyon değişimlerinin kamusal ahlaka nasıl kalıcı zararlar verdiğini pek umursamıyor.
Hangi coğrafyanın hangi birikime ne oranda emeğinin geçtiği tartışılabilir. Ancak sanat (tıpkı bilim ve spor gibi) insanlığın ortak öyküsüdür. Spartaküs filmindeki köle isyancısı rolündeki Kirk Douglas benim de kahramanım. Benim hikayemin de bir parçası.
Bayramları, hiçbir şeyi beğenmediğim ergenlik günlerimde bile severdim. Şimdilerde de, eski bayramlardan çok şey kaybedilmiş hâliyle, içimde “sebepsiz” bir sevinç ile karşılıyorum bayram günlerini. Belki kelimenin kökeninin çağrıştırdıklarının gerçek hayatla uzlaşma halinde olduğunu düşünmeyi sevmemden kaynaklanıyordur. Belki de, bayramda birlikte olduklarımın da benimle aynı şeyleri yaşamaya meyilli olmasından.
Türk edebiyatının büyük ustalarının Serbestiyet için kaleme aldıkları Kurban Bayramı yazılarını yayımlamaya devam ediyoruz. Bugün sıra, Kurban Bayramı’nın ‘içtimai’ yönünü ele alan kısa bir yazısıyla Vâlâ Nureddin’de.
Bilmeyiverin. Neden bilecekmişsiniz? “Bizim” [yetkililerin] bilmemiz yetmez mi? İllâ her şeyi bilmek zorunda mısınız? Bilmek sizin neyinize? Siz de gömün kafanızı kuma. Görmediğinize göre görülmediğinizi farzedin. Gerçeğin size ne faydası var?