Yazarlar

(5) İlkçağ sürgünleri ve Yahudi diasporası (*)

1940’ların ikinci yarısına kadar Yahudilerin ve Yahudiliğin tarihi, yüzyıllar boyunca yenilmenin, ezilmenin, sürülmenin, ayırımcılığın, mağduriyetin tarihi oldu. Bu acılar 1942-1945 soykırımı ile dibe vurdu. İsrail kurulduktan sonra, yerini yenmeye, ezmeye, sürmeye, dışlamaya, öldürmeye bıraktı. Gazze, kolonyalist bir rejimin Müslüman ghetto’su oldu. Ardından, İkinci Dünya Savaşının Nazi ghetto’larından da feci bir katliam alanına dönüştü.

Başımıza gelenler

Bu coğrafyada bir nefesi kesmek bazen bir fetvaya, bazen de bir işaret parmağına bakar… Çoğu kez de hamaset fiilin önüne geçer. Bu sadece sağın ve dindarların bir sorunu mu? Tabii ki değil… Aynı çanaktan beslenen toplumlarda nüvedeki bir bozukluk tamamına sirayet eder. Herkes Dostoyevski’nin roman kahramanı Raskolnikov olmuş ve kendi cinayetini kutsuyor. Oysa karşılıklı dökülen bir kan varsa size kızıl görünen dere karşınızdakine mavi görünmez. Bu işin sağcısı, solcusu olmaz.

İletişim çağındayız, yeni bir dünya kuruluyor

Teknoloji, iletişim dili yeni bir dünyayı haber veriyor. Gençleri giderek iyice anlamayacak bir hale gelme riskimiz var. Yani bu kadar hızlı değişim ve dönüşüm kuşaklar arası çatışmayı ve kopukluğu da artırıyor. Bu değişimi bir felaket olarak görmeye yatkın olan tutucu bir kitle zaten var. Ama bir ölçüde anlayıp kendini adapte etmeyi deneyen, durumu idare etmeye çalışanlar da çok. Son 20 yıl içinde olanları, iletişim teknolojisindeki gelişmeleri bir gözden geçirirsek, belki bazı şeyleri daha iyi fark edebiliriz.

Pehlivanlardan voleybolcu kızlara Türkiye’nin olimpik değişimi…

Paris Olimpiyatları’nı hiç altın kazanamadığı için Türkiye’nin tarihindeki en kötü olimpiyat ilan etmek bayağı büyük bir haksızlık. Çünkü Paris Olimpiyatları Türkiye’nin bugüne kadar en fazla branşta sporcuyla temsil edildiği, farklı finallerde yarıştığı olimpiyatlar oldu. Türkiye’nin sosyal, kültürel, ekonomik tarihiyle spor tarihi arasındaki paralelliği görmek çok zihin açıcı olabilir.
- Advertisement -

16 yaşımda Beyrut’ta Filistin ile nasıl tanıştım?

1960’lar ile 1970’lerde Kürtler şimdi ki gibi İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlere değil de Beyrut’a çalışmaya giderlerdi. Ta ki 1975 yılındaki iç savaşa kadar… 16 yaşımdaydım ve iç savaşın başladığı gün ben de Beyrut’taydım. O gün acı bir olayla Filistinlilerle tanıştım.

En Son Çıkanlar