GÜNÜN YAZILARI

Meğer asıl dip dalga Yeni İttihatçılık imiş…

Uzun söze gerek yok… Bu seçimle ilgili tahminlerimde iki yanlış yaptım. Tomurcuklanan bir olgunun derinleştiği zehabına kapılırken, gözümün önünde duran bir başka olguyu küçümsedim. Referandum türü bir seçim olmasa, aslında sonuçlar muhalefet için pek de kötü sayılmaz. AK Parti ve Cumhur İttifakı oyu az da olsa düştü, CHP ve Millet İttifakı oyu az da olsa yükseldi. Ancak halk şu anki ideolojik viraja onay verdi. Yeni İttihatçılık iktidarın topluma bir daveti olarak başladıysa da görünen o ki ‘mutlu’ bir buluşmaya işaret ediyor.

Taç giyme töreni

Londra’daki törende en fazla dikkatimi çeken yağmurun altında sabırla saatlerce bekleyen neşeli kalabalıktan başka, törende Hindu dinine mensup Hint asıllı Başbakan Sunak’ın İncilden bir bölüm okuması, inançlı bir Müslüman olan Pakistan asıllı İskoçya Başbakanı Hamza Yusuf’un İskoçya milli kıyafetiyle törene katılması, Afrikalı Amerikalıların geleneksel dini Gospel şarkılarından seçmeler söyleyen bir koronun mevcudiyeti olmuştur diyebilirim. Kralın içtiği ant belki bin yıldır değişmemişti.

Tercihini Gizleyenler Partisi ile Tercihini Çarpıtanlar Partisinin toplam oyu kaç?

Tercihlerimizi beyan ettiğimizde bunun bize ‘toplumsal baskı’ olarak döneceğini düşünüyorsak tercihimizi ‘gizleriz’ ya da ‘çarpıtırız…” Gizleme (otosansür) davranışı izaha muhtaç değil, “Tercih çarpıtması” ise kısaca “kişinin, algıladığı toplumsal baskılar karşısında isteklerini olduğundan farklı, hatta olduğunun tam tersi göstermesi” anlamında kullanılıyor. Kendinizi anketör karşısındaki denek olarak düşünün: Türkiye gibi kutuplaşmış bir ülkede tercihinizi açıkça beyan etmenin size ‘baskı’ olarak döneceğini düşünmeniz gayet anlaşılır; yeterince ‘cesur’ değilseniz bu durumda ne yaparsınız? Peki, anket şirketleri bunları ölçecek yöntemler geliştirmemişse ne olur?

Muhalefet için seçim: 14 Mayıs mı yoksa 3 Kasım mı?

İlk 14 Mayıs’ın üzerinden yaklaşık üç çeyrek asır geçti. Pazar günü sandığa yansıyacak olan irade, 73 yıl önceki gibi bir değişime kapıyı aralayabilir. Türkiye, hâlihazırda normalini kaybetmiş bir ülke; muhalefetin seçimi kazanması halinde; ekonomide, hukukta ve devlet yönetimde normalleşmeye dönüş yolunda hızlı adımlar atılabilir. Ekonomi yönetimi daha akılcı bir temele oturabilir, iktidarı kullanmadaki keyfilik azabilir, bürokrasi daha liyakatli ellere teslim edilebilir vs.
- Advertisement -

Toplumsal anksiyete

Neredeyse bir asırdır korkutularak yönetilen, korkutularak biçim verilen; bir dönem laik çevrelerin, şimdilerde ise muhafazakâr kesimlerin korkutularak konsolide edildiği bir ülkeyiz biz. Uzun süreli korkular sonuçta toplumsal bir anksiyeteye sebep oluyor. Sürekli olarak kötü bir şeyler olacağı, ülkenin elden gideceği, terör gruplarının ülkeye zarar vereceği zannı üzerinden politize ediliyoruz. Sürekli kaygılıyız, sürekli endişeliyiz, oldukça da öfkeliyiz. Hep bir düşmanımız var; o düşman bazen yabancı bir ülke, bazen iç tehdit, -garip gelse de- bazen siyaseten ayrı düşündüğümüz en yakınlarımız, ailemiz bile olabiliyor. Sizce bu normal mi?

En Son Çıkanlar