GÜNÜN YAZILARI

Zincirlikuyu Mezarlığı’nda krematoryum efsanesi

Metin Uca’nın yakılma vasiyetiyle 1930’larda Zincirlikuyu Mezarlığı’nda Atatürk'ün talimatıyla bir krematoryum açıldığı ama daha sonra yıkıldığı efsanesi yeniden dolaşıma girdi. Tarihi yeniden yazmanın tuhaf örneklerinden biri bu efsane.Ama her kelimesi uydurma. 1930'larda öldükten sonra yakılmak için 3500 kişinin başvurduğu Ölüleri Yakma Cemiyeti'nin kurucuları bile musalla taşından bu dünyadan uğurlandı. Bazı kültürler ideolojilerden ve siyasetlerden bile güçlüdür. Laik vasiyetler de İslamcı tekfircilik de onlara işlemez. O gelenekleri öylece yakamazsınız.

Kılıçdaroğlu CHP’si (3): Kozadan çıkma hamlesi inandırıcı olmadı çünkü sahih değildi

CHP ne yaparsa yapsın kendisini yüzde 25’e sabitleyen tarihi ve psikolojik bagajıyla esaslı bir biçimde hesaplaşamazsa etrafındaki kozayı parçalayamayacak. “Kılıçdaroğlu denedi işte, o da çare olmadı” itirazı yüzeysel bir bakışla haklı görülebilir fakat öyle değil. ‘Yapacağız’ demek ve bir şeyler yapıyor gibi görünmek başka gereğini yapmak başka. CHP’de “kozayı parçalamak” dışında bir çözüm olmadığına hâlâ inananlar varsa Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetli hamlesinden doğru dersi çıkarmalı: Bir cemaat partisini, sesini toplumun bütününe ulaştırabilen bir partiye dönüştürmek çok ama çok zor bir iştir.

İsrail, “tarihi ayar”ın neresinde?

Evet, bir şeyler yapılıyor ama bunlar doğrudan değil dolaylı olarak yapılıyor ya da yapılıyor(muş) gibi yapılıyor. Bunda açıkçası çok eleştirilecek bir şey yok zira aksi olduğu durumlar tecrübe edildi ve olumlu değil olumsuz sonuçlandı ve buna bağlı süt üflenerek içiliyor olabilir. Sorun da zaten tümüyle burada değil. Sorun, İsrail’e giden ticari gemilere, yakıt transferi sırasında açılan sahalara ve benzerlerine sessiz kalıp, üniversite öğrencilerinin harçlığını çıkarttığı mekanlara baskın yapmakla yetinmek de değil. Sorun, pek de işlevi olamayan tavırlara aşırı işlevselmiş gibi bir anlam yüklemek ve “one minute” olmayan tavırlardan bir “one minute” çıkarmak.

Kelimelerin önemi: Filistin ve Kissinger ile bir hatıra

Sanırım 1976 yılında Nato Dışişleri Bakanları toplantısı vesilesiyle Çağlayangil ile Kissinger Brüksel’de buluştular. Kissinger bir mektup taslağı verdi. Mektup ABD’nin federe (federated) hale getirilmiş Kıbrıs çözümüne adeta garanti veriyordu. Benden mektubu incelemem istendi. Özellikle “federated” kelimesi üzerinde duruldu. Bütün gece , kelime ve anlamı üzerinde kafa yordum. Ertesi gün patronlarıma görüşümü anlattım. Federated kelimesi mevcut Kıbrıs Hükümeti'ne Kıbrıs Türklerini de katma anlamını taşıyordu. Türkiye’nin tutumu ise iki toplumun siyasal eşitliğine dayanan yeni bir Kıbrıs Federal Devletinin kurulması idi. Meslek hayatıma Kıbrıs dairesinde başlamıştım ve jargonların ne anlama geldiğini biliyordum. Kissinger’a federated yerine federal kelimesini kullanmasını önerdik. Kissinger 'İkisi de aynı şey' deyince 'O zaman bizimkini kullanın' diye önerdim. Kullanmadı tabii. Çünkü farkı biliyordu... Mektup gelmedi sonunda.
- Advertisement -

Büyük yalnızlık

29 Ekim geçti; 10 Kasım yaklaşırken, üniversitedeki Müzik Kulübü’nün yöneticileri uğradı ofisime. “Hocam, biz Atatürk’ü anmak istiyoruz 75. ölüm yıldönümünde; niyetimiz, sevdiği bazı şarkıları kendimiz çalmak; siz müzikle çok ilgilisiniz, bir konuşma yapar mısınız bu konuda?” Yok, dedim, parçaları yorumlayamam, ama buradan hareketle, belki, kamusal kimliğinin gölgelediği bireysel kimliğine bir pencere açmayı deneyebilirim. Öyle de oldu. Yaslı, alçak gönüllü bir saat geçti. Oturumun genel başlığını “O’nun da bir iç dünyası vardı” koymuşlardı. Ben kendim “Büyük yalnızlığı”ndan söz ettim. Ana fikirlerini, temel yapısını korumakla birlikte, düzelterek ve çok genişleterek sunuyorum.

En Son Çıkanlar