Afife Batur

 

Yine bir kayıp… Haberi alınca ilk aklıma gelen kızı Ayşe ile eski dostu Atilla Yücel’i aramaktı. Ama artık Atilla Yücel de yok. Mimarlık camiası yeri dolmaz duayenlerinden mahrum kalıyor. Türkiye’de mimarlık tarihinin maddeci anlatısının öncüsüydü. Eğer kadim geçmişiyle birlikte mimarlık, sanat tarihi eksenli idealist bir romantik anlatı olmaktan kurtulabildiyse, onun sayesindedir. Mimarlığı benim kuşağımdan bugünün yenilerine, sosyal/siyasal/ekonomik tarihin parçası olarak yorulmaz bir genç enerjiyle anlattı.  

 

 

Hep genç kalanlardandı. Daha öğrenciyken abla diye hitap eder, evinden çıkmaz, akşam sofralarında sık bir araya gelirdik. Sonra bir çok projede birlikte çalıştık.  Aktivitesi İTÜ ile sınırlı değildi. Oda’da, koruma kurullarında yüklendiği görevler misyonunun parçasıydı. Anlatıp yazmakla yetinmeyip uzman olduğu restorasyon projeleri de yapmıştı. Oda yönetimindeyken bazı gazetecilerin hoyrat tacizine maruz kalıp üzülmüştü. Kuşak, okul, şehir farkı olmaksızın hep beraber hayatımızın  önemli röper noktasını yitirmiş olduk.

 

 

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -