Bugün İstanbul'un arka sokaklarında, Ankara'nın Önder Mahallesi'nde, Gaziantep'in atölyelerinde gördüğüm Suriyeli veya Afgan çocukların gözlerinde, 40 yıl önce Köln'de, Berlin'de veya Hamburg'da "Ausländer" (yabancı) damgası yiyen, dışlanan, hor görülen bizlerin psikolojilerinden çok daha ağır bir tablo görüyorum. Biz Almanya'da gettolaşmaya, paralel toplumlar kurmaya itildik çünkü devlet göçmenlere "Siz geçicisiniz, bavulunuzu hazır tutun" diyordu. Bugün aynı tarihsel hatayı Türkiye yapıyor. Burada doğan, anadillerinden daha ileri düzeyde Türkçe konuşan, bu ülkenin okullarına giden o çocuklara "Siz misafirsiniz, bir gün mutlaka gideceksiniz" dedikçe, onları bu topluma aidiyet duymayan, öfkeli, marjinal ve kayıp bir kuşak haline getiriyoruz.
Şiilikte cevaz verilen bir taktik olan ‘takiye’den yıllarca Türkiye’de İslamcıların kendilerini saklayıp laik, demokrat gibi görünmesi olarak bahsedildi. Son medya skandalıyla öğrendik ki aslında seküler hayatlar yaşayanlar da dindar, muhafazakar, yerli ve milli görünerek takiye yapabiliyormuş. Elit pozisyonlara tanıdık nepotizmiyle adam seçerseniz, o pozisyonları korumanın tek kriteri de mutlak sadakat ve parti çizgisini savunmak olursa sonucun ne olmasını bekliyordunuz ki? Bu dar kadroculuğun doğal sonucu sığlaşma, kalitesizleşme, ahlaki yozluk olacaktı tabii.
Dindar bir okulda okumak, muhafazakâr bir ailede doğmak, "o mahalle"de büyümek Kierkegaard’ın perspektifte dindarlık değil, sadece sosyolojik bir coğrafi kaderdir. Siz aslında sosyolojik bir grubun üyesisiniz. Bir kişi muhafazakâr bir çevrede yetişmiş ve tamamen o normları gösteriyor gibi gözükebilir. Ama bu kişi hala içsel olarak Estetik Evrede olabilir. Dışarıdan görünen o "dindar" kabuk kırıldığında ortaya çıkan yaşam tarzı (eğlence, cinsellik, mal hırsı gibi), kişinin aslında başından beri manevi olarak estetik evrede olduğunu gösterir. Yani bir "savrulma" değil, bir "ifşa" söz konusudur.
Mehmet Akif Ersoy soruşturmasında yeni bir tanık ifadesi daha Sabah gazetesinde yayınlandı. Tanık ifadesinden: “Akif’le Ahmet Göçmez sık sık mutfağa gidiyordu. Ahmet, mutfaktan çıktıktan sonra gelip dudağımdan öpünce acı bir tat geldi. ‘Bu ne’ diye sorunca 'Kokain içtim, seni etkilemez' dedi.” “Akif'in arabası çakarlıydı. O önden gidip polis var mı diye baktı. Biz de onu takip ettik. Sonra Ahmet Göçmez’in evine geçtik. Diğer kız ile Akif yatak odasına geçti.” “Ahmet Göçmez, 'Akif’e güvenme' dedi."
Aleyna Tilki, Danla Bilic, İrem Sak, Mümmine Senna Yıldız uyuşturucu soruşturmasında gözaltına alındı. Melisa Döngel, Yusuf Güney, Mert Vidinli, Şeyma Subaşı, Sevval Şahin ve ünlü parti organizatörü Cihan Şengüzel hakkında da gözaltı kararı var.
Yıldıray Oğur, Serbestiyet Editör Toplantısı’nda Mehmet Akif Ersoy’un tutuklandığı soruşturmayı yorumladı: “Ersoy’un tutuklanması ve bu operasyon iktidar içi bir operasyon değil. Ersoy, iktidar içi bir mücadelede bir tarafın içinde kalacak biri değil, pragmatik biri. İfade verenler içinde iktidara yakın isimler var. Burada olup bitenler iktidara gitmiştir, ‘ahlaksızlık’ denip operasyon izni verilmiştir. Sonrasında Sabah’ın yayınları fırsatçılık olabilir. Ne ahlaki sorun ne suç karışmış durumda. Tanıdık aile, bizim çocuk referanslı dar kadroculuğun ürettiği sonuçlar bunlar. Medyada gücünü istismar için kullanan başka isimler de var. Bu bir meetoo temizliğine dönüşürse hayırlı olur.”
Daha önce tribünlerde "Beyaz Toros" ve "Yeşil" pankartları açan Bursaspor taraftarları Somaspor maçında bu kez de Kürt siyasetinin simge isimlerinden Leyla Zana’ya toplu küfür etti. Pervin Buldan: “Küfürle, hakaretle ne futbol savunulur ne de değerler. İnsan onuru her şeyden önce gelir.” İYİ Partili Selçuk Türkpoğlu: “Amed tribünlerinden yükselen bölücü sloganları kınamadan da; bir daha o zehirli dilini sakın ola ki Bursaspor’a değdirme!” AK Partili Galip Ensarioğlu: “Bu tür ifadeler ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinden rahatsız olan karanlık odakların istismar edebileceği zeminler oluşturmaktadır. Bu nedenle, sporun birleştirici ruhuna aykırı olan ayrıştırıcı hareket ve söylemlerden herkesin özenle kaçınması gerekmektedir.”