Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş kararını verdiği 03 Kasım 2025 günü bir de Demirhan kararı verdi. Mahkeme Demirtaş ve Demirhan kararlarını aynı anda duyurdu. Ancak kamuoyunda geniş yer bulan, siyasilerin ve hukukçuların tartıştığı karar yalnızca Demirtaş kararı oldu. Kütahyalı Metin Demirhan ve 239 kişi hakkında verilen karar ise neredeyse hiç konuşulmadı.
Türk sosyal bilimini kurtaracak olan daha fazla teori değil daha fazla veri ve bu verilerden hareketle yapılacak (metod) çıkarımlardır. Basitçe hikâye şu şekilde ilerler. Veri araştırmacıyı metoda zorlayacağından içerik ikinci plana düşer. Böylelikle araştırmacının havariliğini yapacağı şey önemini kaybeder ve bilimin kendisi daha önemli hale gelir. Kanıt teoriden çok matematiği gerektirdiğinden çatışma ideolojiler zemininden çıkarak teknik bir zemine kayar. Teknik olan ise araştırmacı ile halkın arasındaki bağı koparır. Halk ile aradaki bağın koparılması sosyal bilimin siyasetle arasındaki göbek bağını da keser. Yani sosyal bilimci siyaset için işlevsel olmaktan çıkar.
Buna entegre olmayan sosyal bilimcinin bilimde bir geleceği yok. Kamusal entelektüel olmak isteyenin yolu orada.
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Şeyh Edebali'nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” şeklindeki felsefesi daha iki asır geçmeden “İnsanı öldür ki devlet yaşasın!”a dönüşmüştür. Doğrudur; geldiğimiz noktada gönül gözü açılsın diye kimsenin gözüne mil çekildiği yok. Ancak bunun yerine gözler dört duvar arasına hapsedilerek terbiye edilmeye çalışılıyor. Yani sadece yöntem farklılığı var. Geçmişteki saray entrikalarının yerini günümüzde sahte delil, gizli tanık ve temin edilmiş itirafçılık müessesesi almış durumda. Tek bir “iltisak”, terör” “örgüt” “casus” veya “suçüstü hali” kavramı beton duvarlarla tanışmanıza yetiyor. Hem de “Terörsüz Türkiye” nidaları altında. Oysa sadece yaşamayı olanaklı kılmak yetmez. Aslolan “yaşamaya değer bir yaşamın kurulmasıdır.”
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Davası tutuklusu Tayfun Kahraman hakkında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hak ihlali kararı üzerine yapılan "yeniden yargılama yapılması" talebini reddetti, red ederken de Anayasa Mahkemesi’ni yetki gaspıyla suçladı: AYM Anayasa’ya açıkça aykırı hareket ederek “Yetki Gasbı”nda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi “süper temyiz” mahkemesi de değildir.
Gazeteciler Ruşen Çakır, Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan, Soner Yalçın ve Batuhan Çolak, sabah saatlerinde, İBB soruşturması kapsamında ifadeleri alınmak üzere polis ekiplerince İstanbul Emniyet'e götürüldü. Gazeteciler, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı.
Yeni Şafak, Bahçeli’nin “Komisyon'un İmralı'ya gitmesi süreci güçlendirir” çıkışından bir gün sonra “Komisyon İmralı’ya gitmesin” manşetiyle çıkmıştı. Cevap MHP’nin gazetesi Türkgün’den sürmanşetle geldi: “Yeni Şafak, ‘terörsüz Türkiye’ye darbe vurmak istedi, arşivlerle rezil oldu!”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş kararını verdiği 03 Kasım 2025 günü bir de Demirhan kararı verdi. Mahkeme Demirtaş ve Demirhan kararlarını aynı anda duyurdu. Ancak kamuoyunda geniş yer bulan, siyasilerin ve hukukçuların tartıştığı karar yalnızca Demirtaş kararı oldu. Kütahyalı Metin Demirhan ve 239 kişi hakkında verilen karar ise neredeyse hiç konuşulmadı.