A.Teyfur Erdoğdu
Tarihin savunusu
Kim kendi hatalarından ya da başkasınınkilerden ders çıkarabilmiştir ki? Kendi hayatınızı gözünüzün önüne getirin! Aynı hatayı tekrar tekrar yaparız. Başkalarının başına gelenleri bildiğimiz halde biz yine de aynı hatayı işler dururuz. Akıllı kişi bininci nasihatin bitmesini beklemeden kendini düzelten kişidir deriz ama öyle akıllı bir kişi vaki midir? O halde tarih neden ders almak için malzeme yapılır?
Tarih ne işe yarar?
Tarih (ürünleri) biz tarihçiler isteyelim ya da istemeyelim, öngörelim ya da görmeyelim, alet olalım ya da olmayalım BM, NATO, UNICEF gibi (devletlerarası, devletlerüstü) dev örgütler, imparatorluklar, ulusdevletler, siyasal erkler, partiler, hizipler, (ulusal, uluslararası, uluslarüstü) sivil toplum kuruluşları, tarikatlar, cemaatler, sektler, sülaleler, aileler tarafından (sui)istimal edilir. Bunun önüne geçmenin imkanı da yoktur!
Bakir Tanoviç’le mülakat
Bosna-Hersek Devleti’nin fikir ve kültür mimarlarından Bosna Halk Partisi’nin kurucusu, tarihçi ve sinemacı Bakir Tanoviç’i (1930-2012) 2007 Ağustosunda Saraybosna seyahatinde tanıdım. Bakir Bey’le Başçarşı’nın hemen dışındaki Careva Camii’nin bitişiğinde bulunan yazıhanesinde mülakat yaptık. İngilizce yaptığımız bu mülakattan dikkat çeken bazı kısımları aktarıyorum.
Soyadı Kanunu’na takılan kadınlık
Benim kızlık soyadım dediğiniz işte sadece babanızın soyadı ve o soyad içinde annenizinki yok. Annenizin soyadının içinde de ann’aneninizinki yok. Ann’anenizin soyadının içinde de annenizin ann’anesininki yok, yok, yok, yok!.. Değişim vakti gelmedi mi? Artık numaralı dönemde değil miyiz? Herkeste bandrol gibi TC Kimlik (Vatandaşlık) Numarası yok mu? Artık kimsenin kimseyle karışması mümkün mü? Bence Soyadı Kanunu’nda değişiklik zamanı çoktan geldi.
Nene Hatun bilmecesi!
Nene Hatun ismine ne 93 Harbi’ni anlatan tarihi belgelerde ne de 1950’den önce basılmış kitaplarda rastlanır. Ayrıca Mustafa Kemal’in Erzurum’a geldiğini biliyoruz. Ama bu kahraman ile görüştüğüne (görüşmez miydi?!..) dair elde ne bir belge var ne de Nene Hatun’un gençliğinde gösterdiği kahramanlığa dair bir fotograf ya da bir bilgi.
Viva Rivalità! Vivere est militare!
İkizler birbirlerinin eksik yönlerini tamamlarlar. Bu yüzden birbirlerine birçok noktayla da bağımlıdırlar. Kendilerini ve kendi benliklerini bulmak için ikizlerini yok ettiklerindeyse aslında bizzat kendilerini ve kendi benliklerini yok ettiklerini anlarlar. Fenerbahçe ile Galatasaray da bu türden ikizlerdir. Bu bakımdan birinin küme düşmesi önce diğer taraftarı delicesine mutlu edecek olsa da sonrasında her ikisinin benliklerinde büyük zedelenmelere ve yaralanmalara yol açacaktır.
Boşluk yönetme sanatları: Mimarlık ve tarihçilik
Nasıl ki mimar bina üzerinde çalışarak mekânı dolayısıyla insanı inşa eder, tarihçi de geçmiş üzerinde çalışarak istese de istemese de insanın içinde yaşadığı günü ve yeni insanı inşa eder. Cümlemi abartılı ve iddialı sanmayın. Gerçekten böyledir. Bakın hafızanıza! Sizin, ailenizin ve çevrenizin yaşamadıklarının tamamı tarihçilerin metninde söylenenlerden ibarettir.
Bilinç mi şuur mu?
İnsanla, yapay zekayla ilgili makalelerimin büyük kısmında bilinç, bilinç diye yazıp durdum. Sonra birden şuur kelimesiyle arasında farkı merak ettim ve şaşırtıcı sonuçlara ulaştım. Ulaştığım sonuçlar elbette tartışılabilir. Aklım bu kadarına erdi. Takdir sizin!
Metaverse ve tarih (IV)
Birebir bilinç aktarımı üzerinde çalışıyoruz. Bunu başarırsak tarihi araçsallaştırarak bilinç aktarımı yapmaya, biz ölsek de en azından “milli”, “kabilesel”, “ailevi” kimliklerimizin çocuklarımızda yaşayacak olma avuntusuna ihtiyaç duymayacağız. Bizzat kendi bilincimiz yaşamaya devam edecek. (…) Bu konudaki yazı dizimin son yazısı bu. Biliyorum insanlar hazır sorunlarla uğraşmayı daha çok tercih ederler. Bu anlattıklarıma biraz daha var. Yumurta kapıya dayanınca düşünürüz, her zamanki gibi.
Metaverse ve tarih (III) / Dijital Rönesans ile başlayan yeni özgürlük!
Sanal alemden çıkıp gerçek odamızdaki yaşama döndüğümüzde elimizi masaya değdirince elimiz masanın içine sanal alemdeki gibi giremeyecek, geçemeyecek. Gerisini siz hayal edin! Gerçek alemden sıkılmanın başlangıcını idrak edeceğiz ve tedricen kendimizi daha fazla sanal alemde vakit geçirirken bulacağız. İşte metaverse’ün yapacağı etki bu. Yapacağı dediğime bakmayın; bu etkiyi yaşayan bir sürü insan var artık.
Metaverse ve tarih (II)
Metaverse adem-i merkezi sanal bir evren. Sahibi yok. Herkes ve her şirket chainlink ile birbirine bağlı. İçinde faaliyet gösteren bir çok şirket var. İsterseniz siz de kendi şahıs şirketinizi kurup bu alemde yer alabiliyorsunuz. Şirket kurmak için devlet onayına ihtiyacınız yok, vergi de yok.
Metaverse ve tarih (I)
Yeni düşünce maddesel olmayan düşüncedir. Ne sesimi, ne görüntümü ne de bedenimi nakletmek söz konusu. Metaverse ağına bağlanıyorsun (ileride daha başka ağlar da olacak), hayal ediyorsun, inşa ediyorsun, oluyor. Orada haz (zevk ve acı) almak için bedene ihtiyacın yok. Dışarıda sadece yaşayan bir beynin varsa sistem için yetiyor. Sesini sen yaratıyorsun, görüntünü sen yaratıyorsun, bedenini sen yaratıyorsun, bulunacağın mekanı sen/siz yaratıyorsun(uz)!
Milliyetçilik ve futbol
Sahadaki oyuncular arasında yerlisini ve millisini bulmak için artık uğraşmanız gerekti. Teknik direktörler de farklı ülkelerden; yerli ve milli değiller. Taraftarın kahir ekseriyeti ise sanırım yerli ve milli. Başka ülkelerden gelenlerin yetenekleri üzerinden zafer çığlıkları atıyorlar. Milliyetçilik bunun neresinde ve ne kadarında sorusunun cevabını size bırakıyorum!
Tarih oburu toplum!
Türkiye’de halk bugün kesinlikle tarih oburudur. Her gün mutlaka her tv kanalında bir hatta aynı kanalda birden fazla tarih programı var. Ayrıca her gün kanallarda tarih dizileri var. Tarih programları doğru bilgi verme iddiasında olsalar da kahir ekseriyeti yanlı ve/ya sansürcü, aşırı miktarda ve aşırı uzun oldukları için bazı hastalıklara sebep oluyorlar. Tarih dizileri ise halkın kurmacaya inanması yüzünden sağlıksız beslenmeye sebep olur.
Laiklik ve Seküliyerlik neyimiz olur? (III)
Bu yazıda Fransa ve Türkiye’deki laiklik uygulamalarını ele alacağım. Osmanlı ve laiklik meselesi bambaşka bir yazı ister. (…) Aralık 2006’da dünyaya bomba gibi bir haber düştü: Yerel belediye Papa II. Jean-Paul’ün heykelini dikti! Ardından büyük bir tartışma koptu. Nasıl olurdu da Fransa’da bir belediye, sınırları içinde bulunan Protestanlar, Ortodokslar, Müslümanlar, Museviler, deistler ve ateistlerden topladığı vergilerle Katolik bir faaliyet için harcama yapabilirdi?
Laiklik ve Seküliyerlik neyimiz olur? (II)
Seküliyerlik hem kuramsal olarak hem de uygulamada laiklikle sıklıkla karıştırılır. Oysa ikisi birbirinden farklıdır. Laiklik dünyevileşmenin (seküliyerliğin) özel bir halidir ve Bryan Turner’ın ifadesiyle söyleyecek olursak “seküliyerlik laikliğin hazırlayıcılarındandır
Laiklik ve Seküliyerlik neyimiz olur? (I)
Bir Musevi veya bir Müslüman’ın dünyadaki her anı, her fiili ve her hareketi din tarafından kurallara bağlanarak uhrevi kılınmıştır. Bunun yanında Musevilikte ve İslam’da fiile dökülmeseler bile kin, haset gibi bazı düşünceler, hisler ve eğilimler bile günah addedilir. Yani düşüncelere bile karışır, müdahale etmek ister. Hristiyanlıkta ise gün içinde yapılmakta olan dünyevi fiil ve hareketlerin türevi olan tüm işler siyasi otorite tarafından, uhrevi fiil ve hareketlerin türevi olan diğer işlerse kilise tarafından yönetilir, sınırlanır, denetlenir. Bu yüzden de otorite siyasi ve ruhani olarak ikiye ayrılabilmiştir.
Cahil “tarihçi” cesur olur!
Ehliyetsizlere ve onlara uyanlara acımaktan başka elden bir şey gelmiyor. Verdikleri eserlere yönelik eleştiriler zaten büyük oranda okunmuyor. Münekkitler de ya açıktan veya örtülü tehdit ediliyor, susturuluyor. Mafyavari örgütlenmeler ehliyetsizleri hem koruyor hem yükseltiyor. Bugün etraftaki tarihçilerin bir çoğunun bu evsafta olduklarını görüyoruz. Bunların sayıları az da olsa vitrindedirler.
Cizlavit
Size bu sefer Doğu Karadeniz’den sesleniyorum. Rize ve Artvin’e kaçıncı gelişim bilmiyorum. O kadar çok oldu ki saymayı artık bıraktım. Üstüne üstlük artık Kalamos’ta da (Rize) bir evim var. Yani artık içeriden biri olarak yazıyorum.
Horozlanan tarihçiler!
Nasıl ki Horozu çok olan köyün sabahı geç olur, tarihçisi çok olan memleketin de gerçeği geç olur. Sabahı bildirmek amacıyla horozların horozluk yapmak üzere ötmeleri gibi “hakikati (veritas)” bildirmek amacıyla tarihçilerin de tarihçilik yapmak üzere yazmaları, konuşmaları onların en vazgeçilmez vasfıdır. Burada arzu ettiğim, okuyucularımın kimin ehil kimin horozlanan tarihçi olduğunu ayırt edebilmeleridir.
Orman yangınında linç!
Tarih bize insandan milyonlarca yıl önce de orman yangınlarının olduğunu söylüyor. Cam mam, sigara filan daha icat edilmemiş yani! Dinozorun ağzından fışkıran alev de mevzubahis değil! E nasıl oluyor da kendiliğinden yangın başlıyor? Cevap, doğal yollarla ortaya çıkan kıvılcımlarla: Bu aydaki gibi aşırı sıcaklarda yağmur yağmasa da, biz görmesek de düşen yıldırımlarla, yanardağ faaliyetleriyle, ağaçların ‘tutuşma sıcaklığı’ seviyesine ulaşmasıyla, düşen taşların kayalara hızla çarpmasıyla vb çıkan kıvılcım kupkuru otları hemen tutuşturuyor.
Kızıl Elma İsviçre
Voltaire, Ziya Gökalp ve H. G. Wells’in birçok ortak yanı var: Bir tanesi İsviçre hayranlığı. Evet yanlış duymadınız, Gökalp da… hay-ra-nı! Gökalp’ın Kızıl Elma’sı İsviçre’dir. Kızıl Elma bildiğimiz gibi bir yurttur ve Türk orada çalışarak ve hikmetli yaşayarak müreffeh bir hayat sürecektir.
Danimarkalı Eriksen istersen öl sen: Show must go on!
Kim demiş erkekler sahne sanatını sevmez diye! İşte böyle sulandırıp biraz da vahşileştirince bal gibi oluyor! (…) Futbol mücadelesi bitmek tükenmek bilmeden devam ediyor, nesiller çürüyor toprak oluyor ama takımlar baki kalıyor. George Orwell'ın dediği gibi 'Spor ateşkesi olmayan bir savaştır.’ Burgazada’daki bahçemde yumurtadan yeni çıkan, anası ölmüş martı yavrusu ciyaklıyor, ben kaçar! Akşama maç var!
Ehli olan Ehil değildir!
Ehli demek evcil, muti, ehlileştirilmiş demektir. Ehli tarihçi dediğimde ise birilerince ehlileştirilmiş ve verilen emirlere itaat etmeyi bilmiş olanı kast ediyorum. Bunun sonucu da tarihçinin ister mensubiyeti sebebiyle isterse şan, şöhret, mevki, para ve benzeri saiklerle taraflı, yanlı tarih yazmasıdır, tarih anlatmasıdır.