Zeynep Sena Çomoğlu

ÖZEL HABER | Hayyal el erişilebilir, sürdürülebilir camiye!

Engelli cemaat için kapı eşiklerine dikkat edilmiş, tekerlekli sandalyeyle üst kata çıkılabilmesi için asansör kurulmuş, hutbe işitme engelli cemaate yönelik olarak projeksiyonla kıble duvarındaki perdeye yansıtılıyor, indüksiyon döngü sistemiyle işitme cihazına aktarılıyor, işaret dili tercümanı tarafından da işaret yoluyla anlatılıyor. Hissedilebilir halı yüzeyi de görme engelliler için kolaylık sağlıyor. Türkiye’nin ve dünyanın sayıları az erişilebilir camilerinden biri Eskişehir Odunpazarı’ndeki Tiryakizade Hacı Süleyman Ağa Camii.

Murat Övüç ile Kadınlar Matinesi’nden bildiriyorum: Halkımız hiç bildiğiniz gibi değil

Yer Silivri’de bir düğün salonu. Genci yaşlısı, başörtülüsü, mini elbiselisi bir sürü kadın düğüne gider gibi giyinip gelmişler. Saçlar yapılmış, en güzel elbiseler giyilmiş. Salonda ilk önce bir DJ çıkıp sahne alıyor. Çok rağbet görmüyor. Sonra ise ışıklar kapanıyor ve birden salona bir zenne giriyor. Başörtülü ablalar zenneyle beraber oynayıp, yakasına para takıyorlar. Ve sonra beklenen Murat Övüç geliyor ve hiç bilmediğimiz Türkiye başlıyor. Matine öncesi kulisinde konuştuğumuz Murat Övüç, bir zamanlar İstiklal’de fal bakarken, “yanıklar”, “Netflikş” ile dalga dalga büyüyen şöhretiyle her gün bir şehirde tıka basa doldurduğu matinelerden çok mutlu, Samsun’da valinin yasağını da avukatları kaldırmış: “Bana gelen kadınların yüzde sekseni tesettürlü. Beni çarşıda gören bütün çarşaflı ablalar sarılıp öpüyorlar. “Bak ne olur bizi onlarla bir tutma. Biz onlardan değiliz” diyorlar. Kasım'da da Samsun'a aslanlar gibi gidip sahnemizi yapacağız tekrar bir sıkıntı çıkmazsa.”

SORUŞTURMA | İslami konferanslarda neden kadınlar çoğunlukta? Zahide Tuba Kor: “Dindar erkeklerin de kendilerini sarsacak bir ‘28 Şubat’a ihtiyacı var”

İslam dünyası üzerindeki bir seminerde izleyicilerin büyük çoğunluğunun kadınlar olması İslami kesimde neden konferans ve seminerlere artık daha çok kadınlar rağbet ediyor tartışmalarına neden oldu. Uzun yıllardır Ortadoğu ve İslam dünyası üzerine seminerler veren araştırmacı-yazar Zahide Tuba Kor ile İslami hareket içindeki ‘kadın dominasyonunu’ konuştuk: “Dindar erkeklerin de kendilerini sarsacak ve uyandıracak bir “28 Şubat”a ihtiyacı var sanki. Çünkü konfor rehavet getirir ve geriletir. Ve maalesef erkekler konforlarını pek bozmak istemiyorlar. Baskı ortamında -en azından bir kısmı- üzerlerindeki dini sembollerden kurtulmaya çalıştılar. Sakallarını kestiler, açık hanımlarla evliliği tercih ettiler. Başörtülü kadınlar bu travmanın etkisiyle birey olarak ayakta kalmak için kendilerini geliştirmeye çok önem verdiler ve kızlarını da böyle yetiştirmeye çalıştılar.”

ÖZEL HABER | Batılı Müslümanlar neden Türkiye’ye ‘hicret’ ediyor?

Thomas Abdul Qadir, 2014 yılında gezmeye geldiği İstanbul’u çok beğendi ve 9 yıl önce Amerika’dan İstanbul’a göç etti. Şimdi İbn Haldun Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyor. Abdul Qadir, kendisi gibi Amerika, Kanada, Balkanlar gibi dünyanın Batı’sından İstanbul’a göç eden genç Müslümanlarla birlikte “Majlis of İstanbul Muslims” adlı bir topluluk kurdu. The Thinking Muslim isimli kanala konuşan Abdul Qadir, Batılı Müslümanların neden Türkiye’ye ‘hicret’ ettiğini anlattı: “Türkiye’de Batı’daki gibi bir Müslüman olarak günlük yaşamınızı dizayn etmekte sıkıntı yaşamıyorsunuz. Amerika’da veya Avrupa’da herhangi bir yerde azınlık olmak psikolojik olarak insanı çok yoruyor. İslam benim için sadece mücadele demek değil daha derin bir şey. İslam’a daha uygun şekilde yaşamak istiyorum.”

RÖPORTAJ | “Salyangoz yemeğini 100 yaşındaki babaannemden öğrendim. 30 demişler ama 50 kilo yaptık, 10 dakikada bitti”

Kuşadası Belediyesi’nin düzenlediği Kuşadası Sokak Festivali’nde Giritlililerin salyangoz yahnisi (hohlus) ikram edilmesine günlerdir hakaret ve tepkiler sürüyor. Yemeği yapan şef Zeynep Tankaş’la konuştuk: “65 yaşındayım, salyangoz yemeğini 100 yaşındayken vefat eden babaannemden öğrenmiştim. Hala da biz Giritlilerin en özel misafire çıkardığımız yöresel yemeğimizdir. Giritliler bu yemeğe hohlus derler. İnsanlar bu salyangozları sokaktan topladığımızı sanıyorlar. Biz sadece 1 Haziran – 15 Ağustos tarihleri arasında doğadan topladıklarımızı yiyoruz. Ağustos’un 16’sında salyangozlara elimizi bile sürmeyiz. 30 kilo yaptığımız söylenmiş ama 50 kilo yaptık ve hepsi 10 dakika içerisinde bitti. Ben bu eleştirileri dikkate almıyorum. Kültürümüzü yaşatmaya devam edeceğim. Açalım Kuran-ı Kerim’i, gerçekten haram diyorsa ben her cezaya razıyım.”

Topuk kanı testi karşıtları: “Yehova Şahitleri ve Amişlere duyduğunuz saygıyı bize de duyun!”

Albayrak Medya Grubu’na bağlı Gerçek Hayat Dergisi tarafından yayınlanan “Bebeğinizin Sağlığı Tehlikede: Topuk Kanı” isimli video sosyal medyada tartışmaya yol açtı. Doktorların da aralarında da olduğu kullanıcılar kalıtsal hastalıkların tespitinde hayati olan teste karşı propagandaya Sağlık Bakanlığı’nın müdahale etmesini istedi. Alternatif Tıpçılar ise çocuklarının topuklarından kan aldırmamaya kararlı. Sadece İstanbul’da 200 bin doğumunun olduğu 2021’de bin aile çocuklarına topuk kanı testi yaptırmadı. Küresel çetelere karşı çıktıklarını iddia eden alternatif tıpçılar saygı bekliyor: “Yehova Şahitleri ve Amişlere duyduğunuz saygıyı bize de duyun!” Ama Amerikan Amişlerinin çocuklarına aşı yaptırtmadığı iddiası da doğru değil.

PORTRE | Carina Cuanna: Madımak ateşinde bir “yabancı”

2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Otel’de çaresizce olayların bitmesini bekleyenler arasında 23 yaşında Hollandalı bir kadın akademisyen de vardı. Leiden Üniversitesi Antropoloji bölümü son sınıf öğrencisi Carina Cuanna Thedora Thuys. Aylar sonra günlüğü annesine teslim edildi. Annesi paketi açtığında yüzüne duman kokusu vurdu. Günlüğüne en son şu satırları düşmüştü: “Bir sürü sloganlar atılıyordu ve bağrışmalar vardı. Bununla birlikte bir sürü de polis vardı. Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum.”

ÇEDES Projesi: Dindar nesiller yetiştirme projesinin bir ayağı mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan ÇEDES Protokolü okullara imam atanacağı gerekçesiyle birçok sendika ve dernek tarafından protesto edildi. Projenin resmi amacı; “akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi bireyler yetiştirmek.” Proje kapsamında okullarda Değerler Kulüpleri kurulacak, bu kulüpler “Vatan, millet ve bayrak sevgisi temalı çalışmalar, Kandil günleri kutlamaları, meyve ve sebze tohumlarını çöpe değil, doğaya bırakılması, gazilere ve şehit ailelerine yönelik ziyaretler ve mektup çalışması” gibi etkinlikler yapacak. Eğitim-Sen ve Eğitim-İş laiklik ilkesine aykırılığı sebebiyle protokolü yargıya taşıdı. Diyanet yetkilileri ise ÇEDES Projesinin gönüllülük esasına dayalı olduğunu ve okullara imam atanması gibi bir uygulamanın söz konusu olmadığını söylüyor.

DOSYA- REİSÇİLİK FENOMENİ | Sinan Canan: “Türkiye toplumu her zaman ebeveyne ihtiyaç duyan bir toplumdur”

Seçim sonuçları, seçim kampanyası ve zafer kutlamalarında ortaya çıkan görüntüler Türkiye siyasetindeki Reisçilik fenomenini bir kez daha gösterdi. İnsanların “Reis’e” olan bağlılıklarını Prof. Dr. Sinan Canan’a sorduk: “Evet, Reisçilik diye bir gerçek var antireisçilik diye bir durum da var. Toplumun kabaca yarısı bir babaya bir evlat sadakatiyle tutunarak diğer yarısı bu babayı reddederek kendilerine kimlik buluyor. Ben siyasetle ilgilenen bir insan değilim ama seçimlerden önce girdiğim iddiaların hemen hemen hepsini kazandım. Çünkü benim siyasette gördüğüm tek şey bu ortamda kim daha baba tavırlar sergiliyorsa onun iktidar olduğudur. Türkiye toplumu her zaman ebeveyne ihtiyaç duyan bir toplumdur.”

Sosyal medyaya düşen eski videosunda “Erdoğan’a Firavun” dediği iddiasıyla ünlü hocaya linç

2019’da verdiği tevhid konulu dersinde cemaat, tarikat, siyasetteki lider kültünü eleştiren ve Firavun benzetmesi yapan Siyer Vakfı Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım’ın sözlerinden bir kısmı sosyal medyada dolaşıma sokularak, Erdoğan’a “Firavun” dediği iddia edildi. İsmailağa ve Menzil tarikatlarına yakın isimlerin ve AK Partililerin başlattığı linç kampanyası üzerine Siyer Vakfı açıklama yaptı. Ekonomi, hukuk konularında iktidarı eleştiren açıklamalar yapan Yıldırım daha önce de benzer saldırılara hedef olmuştu.

“Ümmetin alimleri ‘Erdoğan’ dedi”ye tepkiler: “Hiç kimsenin ümmet adına konuşma hakkı yok!”

Amerikalı Selefi İslam alimi Yasir Qadhi Türkiye seçimlerinde 50 İslam aliminin Erdoğan’a destek bildirdiği imzalı bir metin paylaştı. Metinde Türkiye’nin Müslümanlar için güvenli bir sığınak haline geldiği söyleniyor ve oy hakkına sahip olanlardan oy, olmayanlardan dua isteniyor. Bildiri hakkında Bülent Şahin Erdeğer ve Talha Hakan Alp’le konuştuk. Erdeğer: “Ümmet adına konuşmak demek 1 milyar 800 milyon insan adına konuşmak demek. Böyle bir yetkiye sahipler mi?” Talha Hakan Alp: “İmzacılar aslında ümmeti temsil yerine genelde siyasal İslam’ı temsil ediyorlar.”

RÖPORTAJ | “Özlem Zengin yalnız değildir. 6284 Fatımaları koruyor”

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, 6284 sayılı kanun için “kırmızı çizgimiz” dediği için günlerdir bazı İslamcı çevrelerin saldırısı altında. Zengin, katıldığı bir yayında “hedef gösterildiğini, yalnız ve yorgun olduğunu” söyledi. Kadem, Hazar Derneği gibi muhafazakr kadın örgütleri Özlem Zengin’e destek açıklamaları yaptı. Tartışmaları Anadolu'dan Yeryüzüne Kadın Sivil Toplum Kuruluşları Vakfı (AYSİT) Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Serpil Balat ile konuştuk: “Özlem Zengin vekilimiz ve Derya Yanık bakanımız mazlum ve mağdur kadınların sesi oluyor. Hem Kur'an ve Resulümüzün pak sünneti hem de 6284 bizim kırmızı çizgimizdir. Biz ‘Fatıma’yı üzen beni üzer’ diyen Hz. Muhammed'in ümmetiyiz. 6284 sayılı kanun Fatımaları koruyor.”

Cansever ile günlükler: “İstanbul, ayağımızın altında bir uçurum”

1999 depreminden sonra olası İstanbul depremi için Deprem Çalışma Grubu’yla çalışmalara başlayan üç Ağa Han ödüllü mimar Turgut Cansever, İstanbul için Kırklareli’de 25.000 kişilik 30 şehir kurma projesini geliştirmiş ama proje siyasi destek olmadığı için rafta kalmıştı. Deprem Çalışma Grubu’nun üyelerinden biri de Çocuk Vakfı başkanı Mustafa Ruhi Şirin’di. Şirin, o günlerde tuttuğu günlüğünü Serbestiyet ile paylaştı: “Turgut Bey, Adapazarı’nın ibret müzesi olarak ve hiç dokunulmadan bırakılması tezine dayanan görüşünü tekrarlamaktan yorulmuyor ve yeni şehirler kurulması gerektiğini anlatıyor. Cansever’e göre İstanbul, ayağımızın altında bir uçurum.”

Turgut Cansever 23 yıl önce planlamıştı: Kırklareli’de 30 şehirlik yeni İstanbul

22 Şubat 2009’da vefat eden, dünyada üç kez Ağa Han ödülü almış tek mimar Turgut Cansever, 1999 Marmara Depremi’nden sonra önce ünlü isimleriyle Deprem Çalışma Grubu’nu kurdu. Bir felaket yaklaşıyordu, binalara güçlendirme yapmak bir seçenekti fakat bu hem çok maliyetli olacaktı. Çare; yeni şehirler kurmaktı. Kırklareli’de 25.000 kişilik 30 şehrin yaklaşık yeri belirlendi. 2003’den 2009’a altı yılda kademeli olarak şehirler toplamda 750.000 kişilik nüfusa ulaşacaktı. Şehirler raylı sistemle İstanbul’a bağlanacaktı. Bütçe hazırlandı, Dünya Bankası’yla kredi için görüşülüp, anlaşıldı. Cansever, beş yıl bu proje üzerinde bütün masrafları kendi karşılayarak çalıştı. Raporlar Başbakan Erdoğan’a mektup olarak iletildi. Cansever, Erdoğan’a sunum da yapmak istedi ama olmadı, “müteahhitlik alışkanlıkları ve aktörleri devreye girdi” ve proje raflarda kaldı.

Kıyamet, Akşam Grubu yüzünden mi yaklaşıyor?

Akşam Grubu tesettürlü kadınlardan oluşan bir müzik grubu. Grubun kurucuları kadın kadına eğlenmenin ve sanat yapmanın da mümkün olduğuna dikkat çekmek, ayrıştırıcı değil birleştirici olmak ve kadınları güçlendirmek istediklerini söylüyorlar. Ebubekir Sofuoğlu gibi muhafazakarlar tarafından kıyamet alameti olarak görülürlerken, bazı sekülerler tarafından ise sadece kadınlara konserler vermeleri sebebiyle eleştiriliyorlar.

“İki mahallede de aynı yobazlıkta insanlar olduğunu görüyorum”

Nebiye Arı, eski gazeteci yeni yönetmen ve komedyen. 12 yaşında takmaya başladığı başörtüsünü 30’lu yaşlarında çıkarmış ve bunun hikayesini stand-up gösterisinde anlatıyor. Ama gösteride başörtüsünü gittiği eylemlerde sekülerlerin sorularından bunaldığı için çıkardığını anlattığı kısa videoyla sosyal medyada linç edildi: “Konya’nın Ereğli ilçesinde büyüdüm. Muhtemelen elit olabilmek için üniversite mezunu olmam gerekiyor ama başörtüsü sorunundan dolayı okuyamadım da. Ama bunu söyleyince de mağduriyet oluyor tabii değil mi? Halbuki bu sadece bir gerçeklik. 34 yaşıma geldim hala üniversite bitirmeye çalışıyorum. Ben şaka yaparken seyirciyi şaşırtmayı amaçlıyorum. Bakınca aslında iki mahallede de aynı yobazlıkta insanlar olduğunu görüyorum. Sekülerlerle de bir derdim yok yani. Derdim sadece bağnazlarla.”

ÖZEL HABER | “Kılıçdaroğlu’nun teklifi çok büyük bir devrim, karşı bir teklifle elimine edilmemeli”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal güvence sağlayacak kanun teklifi önermesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyu anayasal düzleme taşımayı ve düzenlemeye aileyi güçlendirecek maddeler de eklemeyi teklif etti. Kanaat önderleri ve sivil toplum örgütlerine bu tartışmayı sorduk. Prof. Dr. Emel Topçu: “CHP’nin kanun teklifi vermesi bence çok çok büyük bir devrim.” Dr. Nursem Keskin Aksay- KADEM: “Hükümetin teklifi kadının toplumdaki yerini bütünsel olarak güçlendirmek üzerine olmalı.” Hülya Şekerci-ÖZGÜR-DER: “CHP gibi bir partinin başkanının bu noktaya gelmesinin önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum her ne niyetle yapmış olursa olsun. Nihal Bengisu Karaca: “AK Parti üzüm yeme değil bağcı dövme planıyla CHP’yi yaşadığı tarihi aydınlanmadan pişman etme amacı taşıyor.”

Cerrahi tekkesinde en güçlü postnişin adayı Ahmet Özhan

Üç yüzyılı aşkın bir tarihi olan Fatih Karagümrük’teki Cerrahi Tekkesi’nin son postnişini Ömer Tuğrul İnançer hayatını kaybetti. Osmanlı’dan itibaren elit ve eğitimli kesimlerin ilgi gösterdiği ve müziğin önemli bir yer tuttuğu tekkenin yeni postnişini büyük bir ihtimalle müzisyen ve oyuncu Ahmet Özhan olacak. 17 yaşından beri tekkede olan Özhan, İnançer’in olmadığı günlerde meşkleri yönetiyordu. Tekkenin ünlü müdavimleri arasında Mazhar Alanson, Gökhan Özoğuz, Sami Özer, Uğur Pektaş, Hasan Kaçan gibi isimler var.

“Üstün Dökmen ‘görünmez imtiyaz’ı ortaya koyuyor”

Felsefeci Enis Doko ve sosyal psikolog Yasin Koç, Prof. Üstün Dökmen'in “Başörtülü psikolog, psikiyatrist olması meslek etiğine aykırıdır, nötr olamazlar" sözlerini Serbestiyet için değerlendirdi. Enis Doko: “Yani Üstün Bey’in sosyolojisinden başörtüsüz olmak nötr gözüküyor olabilir ama bir Müslüman için veya başörtülü için de başörtülü olmak nötrdür…” Yasin Koç: “Nötr kalmak çok apolitik, gereksiz bir bakış. Kimse nötr olamaz ama herkes objektif davranmak durumunda.”

PORTRE | Carina Cuanna: Madımak ateşinde bir “yabancı”

2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Otel’de çaresizce olayların bitmesini bekleyenler arasında 23 yaşında Hollandalı bir kadın akademisyen de vardı. Leiden Üniversitesi Antropoloji bölümü son sınıf öğrencisi Carina Cuanna Thedora Thuys. Aylar sonra günlüğü annesine teslim edildi. Annesi paketi açtığında yüzüne duman kokusu vurdu. Günlüğüne en son şu satırları düşmüştü: “Bir sürü sloganlar atılıyordu ve bağrışmalar vardı. Bununla birlikte bir sürü de polis vardı. Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum.”

ÖZEL HABER | Eylem Amine Altunkaynak: “Din ticareti endüstrisine kadın girişimci” mi yoksa “Tekamül yolculuğunuzda bir rehber” mi?

Eğitimleri, peçesi, arabası, eğitim ücretleri ve tüm bunları sunuş şekli sosyal medyada büyük eleştirilere sebep oldu. Eylem Amine Altunkaynak’ı takipçilerinden dinledik.

Canlı müzik yasağı müzisyenleri sokağa ve sokakta çalışmaya itti

Canlı müzik yasağı, pandemi yasaklarının tümüyle kalkmasından sonra da devam ediyor. Sağlık bakanının temennisine rağmen durum değişmedi. Geçtiğimiz iki yıl boyunca işsiz kalan müzisyenler enstrümanlarını satarak geçinmeye çalıştı, intihar edenler de oldu. Serbestiyet’in konuştuğu müzisyenlere göre yaşanan süreç, bazı gündelik hayat tercihlerinin istenmediğinin işareti.

“Dışlanmış, sevgiden mahrum bırakılmış erkekler”in öfkeli hareketi: “İncel”ler

“Kadınlar sadece yakışıklı, zengin, statü sahibi erkeklerle birlikte olurken erkekler tüm kadınlarla birlikte olabiliyor ve bu da dezavantajlı erkeklerin yalnız kalmasına yol açıyor…” Genel teorileri bu olan “İncel”ler geçtiğimiz hafta Twitter’da açtıkları sohbet odalarında seslerini ilk kez duyurdular: “Dışlanan, yokluğa bırakılmış, sevgiden mahrum bırakılmış erkeklerin laneti kadınların üzerinde olsun!..” Yeni başlayanlar ya da ilk kez duyanlar için dünyada ve Türkiye’de ‘İncel’ hareketi…

‘Süslüman’ değil manken, altın değil imitasyon, evi değil reklam filmi

Sosyal medyada paylaşılan bir video üzerinden binlerce kişi tarafından “görgüsüz, cahil ve süslüman” diye linç edildi. Tartışılmayan ne siyasi görüşü ne de Müslümanlığı kaldı. Fakat günün sonunda internetten ürünlerini satan bir butiğin çektiği reklam filmindeki modellerden biri, taktığı takıların ise imitasyon olduğu ortaya çıktı.

ÖZEL HABER | Alamet Holistik: yeni bir new age tarikat diye eleştirildi, reklam ajansı videosu çıktı

Mana, İke, Mawa, Kala, Manawa, Pono, Aloha... Sosyal medyada dolaşıma giren bir videoda bu sözcükleri ve anlamlarını Sertab Erener, Refika Birgül, Gupse Özay gibi ünlülerden izleyenler bunun yeni bir new age tarikat olduğunu iddia etti. Ünlüler Hinduluk, Yahudilik, Sabetayistlikle suçlandı. Halbuki video ünlü reklamcı Serdar Erener’in sahibi olduğu Alametifarika reklam ajansının “Alamet Holistic” adını verdikleri değişim felsefesi için çekilmişti. Hawai şaman öğretisinin yedi temel kavramı olan sözcükler de sadece ajanstaki marka takımların yeni isimleriydi

ÖZEL HABER | Metaverse’de ticaret: ‘Cennetten arsa almanın modern hali’ mi gerçek bir fırsat mı?

Metaverse evreninden satın alınan arsalar, uzay gemileri ve binalar sadece görüntüden ibaret ama karşılığında somut binler, yüz binler, milyonlar ödeniyor. Konuyu, Metaverse evreninden arsa satın alan ilk siyasi parti olan DEVA’nın Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın ve Metaverse evrenlerinden biri olan Star Atlas’tan uzay gemisi satın alan Metin Çolak’la konuştuk.

PORTRE | Fatma Yavuz: “Bir yaraya merhem olma ihtimali” için yaralanmayı göze almak

Fatma Yavuz, 14 yıllık bir Diyanet İşleri Kuran Kursu öğretmeniydi. 2017 yılında katıldığı bir Hrant Dink anmasında kendisine uzatılan bir mikrofona söyledikleriyle tanındı. O günden sonra kendisini “Müslüman Ermeni” olarak tanıtmaya karar verdi. 2019 yılında “İslam, itikat, ibadet, ahlak törelerine uygun olduğunun çevresinde bilinir olması gerekliliği” maddesine aykırılıktan Diyanet’ten ihraç edildi. İmamoğlu’nun davetiyle İBB’nin İnanç Masası’nda çalışmaya başladı. “İBB’de teröristler çalıştırılıyor” suçlamaları sırasında gözler İnanç Masası’na çevirilince Yavuz da eski tweetleri ve Ermeni kimliği üzerinden günlerdir linç ediliyor. Ama tek bir nedenle tercih ettiği kimliğinde ısrarlı: “Ermeni dölü” gibi söylemlerin yaygın olduğu bir ülkede başörtülü bir kadının ağzından bunların duyulmasının bir yaraya merhem olma ihtimali.”

Yargı dizisinde başörtülü polis ve avukatlar göründü, YouTube’da tartışma koptu

Yargı dizisinde figüran rollerde başörtülü polis, avukat görünmesi üzerine dizinin YouTube’daki kanalının yorum bölümünde başörtülülerin bu şekilde temsilinden memnun olanlarla bunu eleştirenler arasında tartışma çıktı. Bir dizi vesilesiyle başörtüsünün yeniden tartışma konusu haline gelmesini Nihal Bengisu Karaca’ya sorduk: “Yakın ya da orta vadeli bir gelecekte sekülerlik adına çok sert rüzgârlar esebilir. O rüzgârda dini ve dindarlığı hatırlatan başörtüsünün/başörtülülerin bedel ödemeyeceğini düşünmek zor.”

Kevser Hanım’ın Atina’sındaki İstanbul

Sıraselviler doğumlu Eleni Hanım, Kurtuluşlu Hristos, Cihangirli Tasos, Samatyalı Aggeliki Hanım... Kimisi 6-7 Eylül Olaylarından sonra, kimisi ise 1964 Kıbrıs olaylarından sonra Türkiye’den Yunanistan’a göçmüş ya da göçmek zorunda kalmış. Onların Türkiye hikayelerini Yunanlı eşiyle yedi yıldır Atina’da yaşayan emekli İngilizce öğretmeni Kevser Benetatos, “Benim Atinam” Instagram hesabında anlatıyor.

ÖZEL HABER| “Allah’ını seven bana yardım etsin ve bir an önce bu ülkeden çıkarsın”

“Almanya & Avrupa Göçmenlik”, “Avrupa İltica ve Göç”, “Ankara Anlaşması UK_TR”, “İçimizdeki İrlandalılar.” Türkiye’den yurtdışına gitmek isteyen binlerce insan Telegram’daki bu ve benzeri gruplarda hayallerini gerçekleştirmenin en pratik yollarını arıyor. O gruplarda bir hafta geçirdik ve genç insanların nasıl olup da “Allah’ını seven bana yardım etsin ve bir an önce bu ülkeden çıkarsın” “Bu ülkede genç olmak beni öldürüyor”, “Geceleri nasıl gideceğimi düşünmekten uyuyamıyorum” noktasına geldiğini anlamaya çalıştık.