Ali Bayramoğlu ile Bugünler'de bu hafta: “31 Mart seçimleri sonrası karşımızda iki siyasi Türkiye var. Bir tarafta yenilenmeye açık bir Türkiye, diğer tarafta ise eski yapılarını koruyan 15 Temmuz Türkiyesi var. Bu davalarda verilen kararlar iktidarın kendi ideolojik söyleminin ve anlatısının doğrulanması davasıdır.
Kobani davasından başka bir şey beklemiyordum. Başta bu nedenle beklemiyordum. Çünkü bunun çözülmesi, mevcut ittifakın çözülmesi ve Türkiye'deki siyasi iklimin tamamen değişmesi anlamına gelirdi. Maalesef bu gerçekleşmedi.”
19.yüzyıldan bu yana, Marksizm ile birlikte bir de Marksizm eleştirisi söz konusu. Hem klasik Marksizm, hem Lenin ve Bolşevikler, hem Stalinizm, hem Çin’de Maoculuk; hepsi payını alıyor bundan. Böyle zengin bir literatür mevcut. Ama tabii Türkiye solunun bir problemi de bunları okumaması, düşünmemesi, duymazlıktan gelmesi. İnanmışlığın paradigmatik körlüğünü tercih etmesi: “burjuvazinin yalanları”na sığınması, bununla avunması.
Serbestiyet’in yeni programı “Yoldaki İşaretler”de; Mustafa Erdem Yavuz, Yusuf Manav ve Mehmet Oğuzhan Kaya, İslamcılığın dününe ve bugüne ve yarınına bakıyor. İlk programın konusu İslamcılığın nasıl bir ithama dönüştüğü ve İslamcı kanonda şairler: “İslamcılık ve onun seküler popülizme tercümesi olan 'Siyasal İslam', seküler camianın kendi Müslümanlıklarına zeval getirmeden hükümeti dini tutumlarından dolayı eleştirmek kullandıkları bir yafta oldu. Halihazırda zaten Ak Parti, onun sivil karşılıkları ve entelijansiya tarafından sahiplenilmeyen İslamcılık, böylece yalnızca kitabi bir tanımlama ve popüler bir itham olarak karşımıza çıkıyor.” Şimdi Serbestiyet kanalında yayında.
“Hiçbir kutsal kitap kendi başına din üretemez. Birisinin yorumuyla dinselleşebilir. İlk yazıldığı dönemin diliyle şimdi okunduğu dönemin dili çok farklı. Metni ancak tarihselleştirerek anlayabiliriz. Ama tarihselleştirdiğinde de dini vasfı azalacaktır. Böylece din sosyolojik bir cemaat anlam dünyasına dönüşüyor. Çok uzun yüzyıllara yayılsaydı ideolojiler için de geçerli olacaktı bu. Ama ideolojiler daha kısa süreli, bize benzeyen zihinlerin ürünleri. Daha kolay anlıyoruz. Ama bütün dinlerin dindarları o dini anlamakta aciz durumda. Ama zaten dindarlık da böyle bir şey. Dindarlık yaşayan bir şey. Her dönemde biz farkında olmadan yeniden yorumlanan bir şey.” Küçük Meseleler’in yeni bölümü şimdi Serbestiyet kanalında.
Aylardır Mayıs ve Haziran ayında yapılacağı söylenen Kandil’e askeri operasyonun izi yok. Zaten böyle bir operasyon için İran’ın onayı gerekir. Çözüm Süreci’nden korkmuş ve Kandil üzerinden bu süreci baltalamış İran böyle bir operasyona yeşil ışık yakmaz. Böyle bir operasyonu yapmak Türkiye’nin de menfaatine olmaz. O yüzden muhalefetin Kürt meselesini de normalleşme sınırlı içine alması ve bu konuda adım atarak iktidara yol açması herkesin menfaatine olacaktır.