Zweig için tarih bir yazar gibidir; yaratıcı ve bunaltıcı, üretken ve verimsiz, sıra dışı ve çok olağan: “Bizler için önceleri bir öğretmen olan tarih, ileriki yıllarda acımasız bir kronikçi, hatta bazı anlarda bir yazar oluverir.
Klasik şekliyle tarihsel materyalizm, ekonomik temeli üstyapılar açısından mutlak belirleyici; ekonomik temeli ve üstyapılarıyla herhangi bir çağı bireyler, insanlar açısından mutlak belirleyici kabul ederdi. Kimse çağının ve/ya toplumunun üstünde ve ilerisinde olamazdı. Bugün, şu 2020 yılında (ve son otuz yıldır) bu yaklaşım bana çok dar geliyor. Özellikle yeni ve öncü fikirlerin zuhur edişini açıklayamıyor.
“Darbeder” bir ülkede, girişilmiş fakat başarıya ulaşamayıp akim kalmış bir darbe kadar büyük bir demokratik imkân az bulunur. Darbeler ülkesi Türkiye, akim kalmış darbe şansını yakaladı fakat sonrası çok fena geldi.
“Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.”
Ölümün o karmaşık hissini bu basitlikte anlatan şair Cemal Süreya, sadece bu iki dizesiyle bile, Türkçenin en...