Evet, Türkiye bir toplum olarak son yirmi küsur yıllık AKP iktidarında sınıf atladı. Eğitim seviyesi yükseldiği ama en önemlisi halk zenginleştiği için felsefeye ilgi patladı. Ona yer, zaman ve ihtiyaç doğdu. Toplum zenginleşince eski dinin gömleği dar geldi. Bir yırtılmayı izliyoruz. Bir tarafta yırtılma yokmuş gibi davrananlar var. Bunlar yaşanan bir heyelanı görmezden gelen inkarcılar. Bir tarafta da yırtılmayı kendini yırtarcasına teşhir etmeyi meziyet sayan teşhirciler var.
Hermès’e, ABD’de iki müşterisi tarafından tüketiciyi koruma ve rekabet yasalarını ihlal iddiasıyla açılan dava, global moda camiasında son günlerin en çok konuşulan haberlerinden biri oldu. Olay şu: Kaliforniya’da iki kişi Hermès’den çanta almak istiyorlar. Ama mağaza görevlileri tarafından mütemadiyen refüze ediliyorlar, on binlerce dolar ödemeye hazır olsalar da, bir türlü istedikleri çantaları alamıyorlar, yani sebep paralarının yetmemesi değil; Hermès’in yıllardır hem çok şikayet edilen, hem de bu zamana kadar işleyegelen satış stratejisi. Yalnız onlar da değil, bu tuhaf dertten muzdarip binlerce insan var. Dava konusunu iyi anlamak için, önce biraz işin arka planından bahsetmek lazım.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet Bakanlığı’na mı yeşil ışık yaktı, Yüksek Seçim Kurulu’na mı? Van belediye başkanlığı mazbatasının Zeydan’a verilmemesine mi kızdı, buna kızanlara mı? Mehmet Uçum’un ‘not edici’ parmak sallamasının mı önünü açtı, onu protesto edenlerin mi? Seçim yenilgisinin faturasını, Özlem Zengin, Rümeysa Kadak ve Müşerref Pervin Tuba Durgut gibi kadın milletvekillerine (ya da genel olarak kadın haklarının biraz olsun savunulmasına) çıkartan ‘Emre’ ve benzeri erkek trollerden mi, yoksa bu aşırı muhafazakâr saldırganlık karşısında Özlem Zengin’i savunan (yönetiminde kendi kızının da olduğu) KADEM’den mi yana?”
Aşkenaz Yahudisi İngiliz yönetmen Jonathan Glazer, 2023 yapımı “The Zone of Interest” adlı Holokost filmiyle En İyi Yabancı Yapım Oscar Ödülü’nı aldı. Yaptığı konuşmada katledilen Filistinlilerinin sesi oldu, İsrail destekçileri tarafından “antisemist” ilan edildi. Auschwitz toplama kampının duvarlarının hemen dibinde her şey “normalmişçesine” yaşayan üst düzey bir Nazi ailesinin gündelik hayatını anlatan filmin, ilham kaynağı 14 yaşındaki bir Polonyalı direnişçi. 14 yaşındaki Polonyalı Alexandria, geceleri gizlice Auschwitz’teki Yahudilere yemek, ilaç ve kışlık kıyafet götüren, mektup taşıyan küçük ama cesur bir çocuk. Jonathan Glazer, Gazze’de katledilenleri hatırlattığı Oscar konuşmasını şöyle bitirmişti: “Bugün nasıl direnmeliyiz? Alexandria gibi.” Alexandria bugün yaşasaydı, Gazze’ye gider yardım eder, yemek dağıtırdı. Ve büyük ihtimalle yemek dağıtırken İsrail tarafından öldürülürdü. Geçen hafta SİHA ile katledilen Polonyalı Damien Sobo ve 6 yardımsever Dünya Mutfağı çalışanı gibi.
Son seçimin sonuçları, 2019 yerel seçimlerinde -her şeye rağmen- kazanılanı da unutturmuş, o tebessümü de dondurmuş. Amiyane deyimiyle bir nevi “Bi cacık olmaz” psikolojisi, seçim haritalarını yıllardır kaplayan renge teslim sarı odalara çökmüş… Heyecansız bir bekleyiş. Yine gelmeyecek bir türlü gelmemekte olan… Seçim televizyonun karşısındaki bekleyiş bile yorgun bir alışkanlık. Evde ne bir “seçim masası”, ne bir hazırlık.