31 Mart seçim sonuçları bir tesadüf mü?

Toplumlar, aydınlar, okumuş orta sınıflar kadar çabuk karar vermiyor. Zaman içinde olgunlaşan kamuoyu eğilimi belli bir karara dönüşüyor. Sonunda bu da sandığa yansıyor. Dikkat ederseniz seçmen eğilimi bölgeden bölgeye değişiyor. Ortak bir irade birlikte karar vermiş gibi tepkisini gösteriyor. Özal yasakçılığa kalkınca 12 Eylül darbesinden yararlanarak Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ı saf dışı bırakmayı amaçlayan Turgut Özal’a seçmen yol vermedi. Askeri cuntalara direnen Meclis ve seçmen, sivil siyasetçilerin yasakçılığa başvurduğu hallerde yine aynı tavrı aldı. Bu kez cezası kesilen ise sivil siyasetçi Turgut Özal idi. Türkiye çapında yapılan referandumu kaybetti, eski siyasetçiler de siyaset alanına geri döndü. Bu örnekler de gösteriyor ki, Türkiye seçmeni yalnızca askeri darbelere değil diğer antidemokratik uygulamalara da ayar veriyor. Bu ve buna benzer birçok örnek sıralayabilirim. Toplum, karar anlarında adaletten yana tavır alıyor. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna sağduyu ortak bir ses veriyor. Seçim sandıklarından çıkan oylar, yurttaşın bilinçli bir tercih yaptığını gösteriyor.

Bu tekinsiz dünyada ülkeyi kim koruyabilir?

Soru şöyle de sorulabilirdi: “Bu tekinsiz dünyada Türkiye’yi kim, hangi lider, hangi iktidar koruyabilir?” Ama cevaba gelmeden sorunun kendisi bile “iktidar propagandası” hissi uyandırmaya yetiyor. Zaten tam olarak da bu hissi konuşmalıyız. 2028’in kaderini bu soru belirleyecek. Peki iktidar ve muhalefet bu sorunun akla ilk gelen cevabı olabilmek için ne yapıyor?

Babamla bir kemancının peşinden koştuk

Cahit Otoloğ’un babası Cemil Efendi de piyano çalarmış. Cemil Efendi tehcirin ardından Ermeni kilisesindeki piyanoyu kilisenin papazından satın alıyor ve Cahit Otoloğ’un keman, babası Cemil Efendi’nin piyano çaldığı anı kaydeden bir fotoğraf, benim hayatımda gördüğüm en anlamlı fotoğraflardan biri oluyor bir anda. Ali Otoloğ, dedesi Cahit Bey’in keman hocasının Birecikli bir Ermeni olduğunu da ekliyor. Unutmadan, 20. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’nun güneydoğusunda bir kazâda, Urfa Birecik’teyiz.

İran İsrail’e misilleme Yaptı: Aslında ne oldu, bundan sonra ne olabilir?

İran’ın İsrail’e saldırısının etkisiz şekilde sonuçlanmasının ardından şimdi gözler Tel Aviv’de. İsrail’in bu saldırıya cevabı ne olacak? Masada hangi seçenekler var?

ÇEVİRİ | Kim korkar Francesca Albanese’den?

Columbia Üniversitesi'nde Hagop Kevorkian İran Çalışmaları ve Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü Hamid Dabashi yazdı: “İşgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili BM özel raportörü Francesca Albanese bir hukuk uzmanı; bu önemli pozisyonda görev yapan ilk kadın ve Tel Aviv'den Londra'ya ve New York'a kadar soykırımcı Siyonistlerin başının belası. Bugün, Gazze'de acımasızca zulmeden savaş çığırtkanlarına karşı gerçeği söyleyen küresel vicdanın sesidir, Francesca. Albanese'nin yayınladığı "Bir Soykırımın Anatomisi" başlıklı cesur, parlak ve derinlemesine araştırılmış rapor dünya çapında büyük hayranlık uyandırırken, İsrail'in Filistin'de gerçekleştirdiği soykırımın böylesine etkili, kesin ve ayrıntılı bir şekilde anlatılmasını istemeyen Siyonistler arasında da korku, endişe ve öfke yarattı.”

31 Mart seçim sonuçları bir tesadüf mü?

Toplumlar, aydınlar, okumuş orta sınıflar kadar çabuk karar vermiyor. Zaman içinde olgunlaşan kamuoyu eğilimi belli bir karara dönüşüyor. Sonunda bu da sandığa yansıyor. Dikkat ederseniz seçmen eğilimi bölgeden bölgeye değişiyor. Ortak bir irade birlikte karar vermiş gibi tepkisini gösteriyor. Özal yasakçılığa kalkınca 12 Eylül darbesinden yararlanarak Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ı saf dışı bırakmayı amaçlayan Turgut Özal’a seçmen yol vermedi. Askeri cuntalara direnen Meclis ve seçmen, sivil siyasetçilerin yasakçılığa başvurduğu hallerde yine aynı tavrı aldı. Bu kez cezası kesilen ise sivil siyasetçi Turgut Özal idi. Türkiye çapında yapılan referandumu kaybetti, eski siyasetçiler de siyaset alanına geri döndü. Bu örnekler de gösteriyor ki, Türkiye seçmeni yalnızca askeri darbelere değil diğer antidemokratik uygulamalara da ayar veriyor. Bu ve buna benzer birçok örnek sıralayabilirim. Toplum, karar anlarında adaletten yana tavır alıyor. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna sağduyu ortak bir ses veriyor. Seçim sandıklarından çıkan oylar, yurttaşın bilinçli bir tercih yaptığını gösteriyor.

Belediyelerin alkollü içki satılan yerleri işletmesi ve bu işletmelerde alkol satması Anayasaya aykırı mı?

Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin Pozcu sahilinde açtığı pub sosyal medyada gündem oldu. AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank, belediyenin alkollü içecek satmasının Anayasa'nın 58. maddesini ihlal ettiğini iddia etti. Anayasa hukukçusu Dr. Volkan Aslan: "Belediyelerin alkollü içki satılan yerleri işletmesi ve bu işletmelerde alkol satması Anayasaya aykırı değildir. Devlet alkol bağımlılığı ile mücadele etmek zorunda olduğu gibi alkollü içecek içmek isteyen vatandaşların bu içeceklere sağlıklı bir şekilde erişimini sağlamakla da yükümlüdür."

GÜNÜN ON MANŞETİ

ÇEVİRİLER

SANAL HAFIZA SERGİSİ

SON YAZILAR