Bahçeli, DEM Parti’nin MHP’ye yapacağı ziyaret öncesi açıklama yaptı: “Kurucu önder ifadesinden rahatsız olan, bu tanımlamayı istismar eden, üstelik Milliyetçi Hareket Partisi’ne haksız ve hayasız şekilde saldırıya geçenler evvelemirde bu sıfatın bize ait olmadığını, patentinin bizde bulunmadığını, örgütsel ve ideolojik bir adlandırmadan başka da bir manaya gelmediğini biliyor olsalar bile bilmezliğe yatan ucuzlaşmış ve koflaşmış şarlatan tiplerdir. Nitekim PKK’yı kuran ve kumanda eden teröristbaşı Abdullah Öcalan, aynı zamanda örgütün kurucu önderidir. Kim ne derse desin aleni ve aşikâr gerçek budur.”
İmamoğlu, Diyarbakır’da Amedspor atkısıyla konuştu: “Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada Kürt sorunu vardır. Bu sorun mutlaka her kesimi dinleyerek, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla çözülmelidir. Selahattin Demirtaş bir siyasi rehine olarak haksız yere hapiste tutulamasın. Aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Newroz’unuz kutlu olsun. Newroz piroz be.”
Vatikan, bir ay önce zatürreden hastaneye kaldırılmasından bu yana Papa Francis'in ilk fotoğrafını yayınladı.
Fotoğrafta 88 yaşındaki Papa, üzerinde ayinler sırasında giydiği etol ile Roma’da...
Amedspor’un tek yanlı oyunu, sahaya su ve yabancı madde atan kimi taraftarların düzeyine “şıp” diye kalıp gibi uygun düşüyordu. Maça ve sahaya bu kötülüğü...
12 Mart döneminin THKO’suna, THKP-C’sine, TİİKP’sine, TİKKO’suna kıyasla hem çok daha ciddî ve sabırlı, hem çok daha zalim, katı ve hunhar davrandı Apocular, silâhlı mücadele konusunda. Öyle gidip hemen dağa çıkmadılar. Uzun bir kuruluş ve örgütlenme sürecinden geçtiler. Çevrelerini bütün olası rakiplerinden, her türlü “yabancı” unsurdan öldürerek ve kaçırtarak temizlediler. Böyle ün saldılar o aşamada: acımasızlıklarıyla. Türk solcularınca sevilmediler, beğenilmediler; nefret edildiler daha çok. Ama kendilerine yer açtılar. Görece güvenilir üs bölgeleri edindiler. 12 Eylül geldi. Diyarbakır Cezaevi cehennemi yaşandı. Devletin dehşeti, PKK’nın tek çare diye görülen karşı-şiddetine kayışı hızlandırdı. Gerek güneydoğu sınırına bitişik Arap Sosyalizmi diktatörlükleriyle, gerek bazı Filistin örgütleriyle anlaştılar. Finansman ve donanım olanakları buldular. Kamplar kurdular. Ancak ondan sonra, 1984’teki Eruh ve Şemdinli saldırılarıyla gerçekten gerilla savaşına başladılar.