Yazarlar

Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)

Yeni İttihatçılık konusunda son beş yılda çok sayıda yazı yazdım. 2016 Temmuz sonrası oluşan ve halen adım adım inşa edilen yeni rejimin sadece cumhurbaşkanlık sistemiyle sınırlı olmadığını, İttihatçı perspektifi günümüz koşullarında yeniden gündeme taşıyan ve dolayısıyla Cumhuriyet’i yeniden kurmayı hedefleyen bir iradeyi yansıttığını ileri sürdüm. Çeşitli vesilelerle Kemalizm’in söz konusu yeni rejime gerçekçi bir alternatif oluşturmadığını vurgulamak istedim, ancak görüyorum ki (siyasi partileri ve toplumsal tabanıyla) muhalefetin böyle bir idraki olmadığı gibi (reel) Kemalizm’e tutunma çabası da devam ediyor. Dolayısıyla bir kez daha toparlama ve hatırlatma amacıyla 3 yazı kaleme alıyorum. İlki İttihatçılığın avantajlarına işaret ederek yaşananların kavranmasına yardımcı olmak, ikincisi (yarın) Kemalizm ile İttihatçılık arasında zihniyet karşılaştırması yapmak, üçüncüsü (öbür gün) şu an iktidarda olan rejimi ‘yenmek’ için nasıl bir zihniyet ve ideoloji zeminine ihtiyaç olduğuna ve ne tür bir strateji takip edilmesi gerektiğine değinmek üzere.

Dünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü

Trump yönetiminin Gazze ve Suriye merkezli stratejisi, aslında yeni bir “kontrollü kriz” dönemine işaret ediyor. Bu tür krizlerde kazananlar, sahayı değil, zamanı iyi yönetenler oluyor. Dolayısıyla Türkiye ve bölgedeki tüm aktörler artık askeri değil, diplomatik refleksleriyle öne çıkmak zorunda. Belki de çağımızın en büyük sınavı, savaşsız kalabilmek olacak.

Açgözlü ve hırslı bir Fransız hayatımızı nasıl etkiledi?

Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2007’deki seçim kampanyasında Kaddafi’den yasa dışı bağış aldığı suçlamasıyla verilen 5 yıllık hapis cezası için Paris’teki La Santé Cezaevi’ne girdi. Sarkozy’nin Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın hayatına doğrudan etkisini pek az kişi hatırlıyor

Yargıtay Başkanı: Anayasa mahkemesi kararlarına uymalıyız

Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez’in tarihi çağrısı, yargıç ve hukukçuların ortak duruşuna dönüşürse, Türkiye demokratikleşme konusunda ciddi bir ilerleme adımı atabilir. Eğer şu anda AYM kararları uygulanırsa, Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Figen Yüksekdağ, Çiğdem Mater, Mine Özerden’in ve birçok tutuklunun hemen tahliye edilmeleri gerekir.
- Advertisement -

Neşe’nin kapsayıcılık sorunu…

Muhafazakarları, mesela Numan Kurtulmuş’u Kürt meselesinde daha kapsayıcı ve açılımcı yapan nedir? 2009’da Kürtçe televizyonu neden muhafazakarlar açabildi? Sert bir güvenlikçi 10 yıldan sonra yolları nasıl yeniden çözüm sürecine çıkabiliyor? Neden bu kapsayıcılık bir Kürtçe tweetten bile rahatsızlık duyan laik- ulusalcı muhalif kesimlerde yok? Bu sorulardan kaçmanın kimseye bir faydası yok. Açık ki Kemalist Türkiye hayaline Türkiye’nin nüfusunun çok önemli bir kısmı giremiyor. İmamoğlu zorlasa bile o kapılar da açılmıyor, nöbetçiler kimseyi yaklaştırmıyor. Muhafazakar iktidar TRT Kürdi açmışken, TBMM hesabındaki birkaç Kürtçe cümleye takılan muhalifler bu yüzden bir alternatif olamıyorlar

En Son Çıkanlar